top of page

Aşk, Mutluluk ve Yürek Yakan Bir Dram TOPRAK ANA: CENGİZ AYTMATOV



Hasan GÜLERYÜZ 

*

Okumanın bir ritüel, gerçek okurların bir Babil rahibi ve bilgelik merdivenlerine tırmananlar, buharlaşan su olarak gökyüzünde bulut olanlar olarak selamlarım. Yazar olanları da bulut olmuş olanların şimşek, yıldırım sonrası yere yağmur, kar, dolu olarak yere inmesine benzetirim. Bu diyalektik bir döngüdür.

Evet, bir okuma rahibi gibi dahası işçisi olarak çalışıyorum. Daha büyük bulutların, büyük, şimşeklerin, yıldırım, kar, dolu, yağmur yağdıranların da öğrencisiyim. Elimden bırakmadan okuduğum kitabı, yayla evindeki küçük kitaplığımda gördüm. Elime aldım. İkinci kere kitabı sahaflardan aldım. Kitap çizilmemişti. Ara ara okudum. Kitabı unutmuşum. Yanıma aldım, çantama koydum ve okumaya başladım. Otuz kırk sayfadan sonra ben bu arazilerden geçtim, bu kırları, rüzgarı, Tolgonay’ı, Suvankul’u tanıyorum, dedim. Ancak kitabın ikinci kere okunması sıkıntı vermeye başladı bana. Bu büyük acıyı tekrar yaşamak istemiyorum, diyorum ve okumayı sürdürüyorum… Romanda görmediklerimi ve unuttuklarımı yeniden görüyorum.      

 

Elimden bırakmadan okuduğum kitaplar:

 

1. Bozkurtlar Diriliyor (N. Atsız, 1967, Trabzon, 14. Yaş, 2. Okuma 2004, 50. yaş),

2. Ülkücü/Mefküreci Öğretmen, (Grigeri Petrov, 1992, Hatay 38. yaş),

3. Martı Jonathan Livingston, (Richard Bach, 1995, Ankara, 41. Yaş, sınıf arkadaşım, Dr. Aysu Arslan’nın şiddetlİ önerisi üzerine...

4. Öğretmen Duyuşen,(Cengiz Aytmatov, 2008, Sinop, 54. Yaş),

5. Toprak Ana,(C. Aytmatov, 2023, Ankara, 69. Yaş, 2. Okuma 71. yaş),

 

Aytmatov’un büyük bir yazma, romana kurgu oluşturma büyüsü, dahası ustalığı var. Mitoloji, diyalektik düşünce, sosyoloji, daha özgür ve insanı mutluluğa taşıyacak arayışları var. Roman Kahramanları: Tolgonay (Suvankul’un eşi, Dolgunay, Dolunay), Suvankul, Tolgonay’ın eşi, Kasım, Maysalbek ve Caynak çocukları, Aliman, Kasım’ın eşi (gelin), Ayşe komşu kızı, Canpolat, Aliman’ın çocuğu. Canpolat, Tolgonay’la büyür.

 

Kitabı eşim Sevim Güleryüz’e 11.02.2010 tarihinde evliliğimizin 32. Yılı nedeniyle imzalayarak hediye ettim. Okuyup okumadığını sordum, “okudum; ama, içeriğini hatırlamıyorum,” dedi. Kitabın girişi şöyleydi:


“Babam Törekul Aytmatov, bilmiyorum mezarı nerededir! Bunu sana sunuyorum. Annem Nahima Aytmatova, biz dört kardeşi sen yetiştirdin, bunu sana sunuyorum.” girişiyle başlar kitap.


Şiirsel bir anlatımı var Aytmatov’un. Çeviriyi yapan Refik Özdek’i başarılı buluyorum. Hangi dilden çevirdiğine ilişkin bilgi yok.

 

İki Gönül Bir Olunca

 


“Hele o dolunaylı gece! Belki de böyle bir gece bir daha olmayacak. O gece biz ikimiz, geç vakitlere kadar çalışmak için tarlada kaldık. Ay bütün görkemiyle doğup, uzakları sınırlayan dağın tepesini aşınca, gökyüzünün bütün yıldızları gözlerini açtılar. Bütün yıldızlar bize bakıyordu sanki. O gün orada geçirdiğimiz ilk gece oldu. Ondan sonra da hiç ayrılmadık.” (Aytmatov, 2005:11)

 

Çocuklarından Yüzükoyun Okuma Yazma Öğrenen Baba

 

Uzun zamandan beri kolhozda çalışan Suvankul ve Tolganay birbirine aşık olurlar, aşkın zirvesini yaşarlar. Ve bir daha ayrılmazlar, evlenirler. Çok mutlu geniş düşünen  ikili olurlar.  Köyde okuma yazma kurslarına katılacak bir adam yoktu. Suvankul, okuma yazmayı okula giden çocuklarından evde öğrenir. Evde masa yoktur. Yere yüzükoyun çocuklarla yatarak çalışır. Suvankul’un öğretmeni çocukları olur. Çocuklar babayı yüz koyun sınıfta inceden inceye öğrenmede zorlanınca sıkıştırırlar. Anne babanın yanında yer alır.

Tolgonay, “Suvankul çocukları gerçek öğretmen gibi saygıyla dinliyordu. Bir tek sözcük yazmak için perişan oluyor, yorgun düşüyordu. Alnından, yüzünden ter akıyor, sanki yazı yazmıyor da, koca koca buğday demetlerini sırtlayıp batöze taşıyordu.” 

 

Yazar toprağı, üretimi kutsamaktadır. Sosyalizmi benimsemiştir. Doğa betimlemeleri, doğanın diyalektik yasalarına uygun biçimde şiirsel bir dille anlatılmaktadır.  Büyük ozanımız Veysel, “Koyun verdi, guzu verdi, süt verdi, verdi, süt verdi. Goyun verdi, guzu guzu verdi, süt verdi, verdi, süt verdi.  Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi. Gazma ile döğme döğmeyince gıt verdi. Benim sadık yârim gara topraktır, gara topraktır.İşkence ettikçe hey yar… bana gülerdi! Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi.” derken on bin yıllık neolitik devrimin türküsünü çalıp çığırıyordu.

 

Sosyalizm Uygulaması Ve Toprak Ana

 

Toprak Ana romanı, 1938-1945 yılları arasında yoğunlaşır. Roman, köylü, toprak, buğday ekimi olarak mutlu bir köy yaşamıyla başlasa da bu çok sürmez. İkinci Dünya Savaşı başlar. Bu mutlu ailenin üç çocuğu ve baba Suvankul savaşa çağrılır. Dördü de ölür. İnsanlık için, Türkler, Ruslar için büyük bir felakettir. Yazar bu ölümü kutsar, ülke rejiminin, ülkenin savunusu olarak selamlar. Bu savaşla Ruslarla Türklerin büyük bir kader ortaklığı söz konusudur.

Bu bağlılığı Kazan’da bir Tatar’dan dinledim. Aytmatov’un, sisteme ilişkin bir sorgulaması yoktur, aksine sitemin bir yazarı olarak ortaya çıkar. Yapmadığı, yapamadığı bu sorgulamada babasının öldürüldüğünü bilmektedir. Babası Törekul’un evden alınması, sonra kurşunlanması onda büyük travma, iç yarası oluşturmuştur. Bunu Beyaz Gemi kitabında anlatır. Bütün duygularını bastırmış, yazmaya vurmuştur kendindi. Bir hemşirenin babasının mezarını gösterdiğinde yere yığılmış, topraklara sarılıp ağlamıştır. Babayı kaybetmek çok ağırdır. Hele de çocukken!

Bize dönük bir eleştiri:  Türkiye Türklerinin akademisyenleri, araştırmacıları ne yazık ki, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tataristan ve Kazakistan’daki bu kültürel değişmeyi, aydınlanmayı  araştırma konusu yapmaması düşündürücü ve çok üzücü.  

           

Yıkılan Büyük Umutlar ve Artarda  Gelen Uğursuzluklar

 

Büyük umutlarla kurulan ailenin erkekleri kahramanca birer birer ölür. İki dul kadına sönmüş bir ocak kalır. Erkeksiz (ve tabi kadınsız da) ocak ne yazık ki tutmuyor ve yürümüyor. Tolganay, gelini Aliman’ın evlenmesini, yeni bir yaşam kurmasını çok istemektedir. Bunu ona söyleyememektedir. İşler bir türlü istediği gibi gitmez. Hep terslikler, olmaz olaylar olur. Aliman, değişik geceler evli bir çobanla birlikte olur ve hamile kalır. Bu olayı büyük bir yük olarak görür ve Tolganay’a karşı mahcuptur. İntihar etmek ister. Hastaneye giderken doğum yapar ve Aliman ölür. Canpolat adlı bu çocuğu, Tolgonay bir çekirdek olarak büyütür. Ona bir toprak bularak, ocağı tüttürülecektir.

 

Kırgız Köylüleri Değişiyor

 

Kırgız köylüleri sosyalizm uygulamasıyla yaşama biçimleri ve düşünce biçimleri değişiyor. Kırgızları kapsayan sosyalizm uygulaması, verilen Marksist eğitim, onlarda bir aydınlanma yarattığını düşünüyorum. Mutlu eşlerin çocukları okula gitmektedir.  Tolgonay,” Oğlum Caynak’ın sesini hemen tanıdım. Akordeon çalıyor, yanındakileri coşturuyor, yır (türkü) söylüyordu. İçimden çal oğlum çal, gençliğinde gönlünce eğlen!” Bunu Gün Olur Asra Bedel romanında da görürüz.

 

Susturulan Muhalifler, Büyük Kayıptır

 

Dün de bugün de sistemin susturulan muhalifleri, sistem için büyük kayıptır. Sovyetler birliği de ne yazık ki, bunu yaşadı, sistemin eleştirilerden ders alarak yanlışlarını düzeltme şansını yitirdi.  Ancak eleştirel bakanların, gizliden şikayeti ve o insanların rejim karşıtı olarak yok edilmesi, sistemin çıkmazı derin bir travmayı da yaratmıştır. O kadar öyle ki, Bu dönemde Politbüro'nun asıl üyeleri Stalin, Lev TroçkiLev Kamenev ve Nikolay Krestinski, yedek üyeleri ise Grigori ZinoviyevNikolay Buharin ve Mihail Kalinin gibi muhalifler susturulmuş, sürülmüş, bir kısmı öldürülmüştür.. Sakharov kariyerini  Sovyet nükleer silah programında fizik alanında geçirmiş ve termonükleer silahların geliştirilmesini denetlese de, parçacık fiziğini, manyetizmayı ve fiziksel kozmolojiyi anlamada temel çalışmalar da yapmıştır. Sakharov, çoğunlukla bireysel özgürlük , insan hakları , medeni haklar ve Sovyetler Birliği'ndeki reformlar için yaptığı siyasi eleştirilerle tanınmıştır. Bu muhalif Sibirya’ya sürülmüştür. Özgür bırakıldığında, Sovyet Liderlerine Açık Mektup yazarak istem için önemli uyarılarda bulunmuştur.  


Tolgonay, eşi ve oğlu askere alındıktan sonra kolhozlarda yönetici olur, halkla boğuşur. O da çocuklarını, eşini kaybetmekle, derin acılarla yaşamakla beraber zafer beklemektedir. İçindeki acıyı, işe vurarak yok etmeye, ötelemeye çalışır.

 

Okurken Acıyı Paylaşmak ve Göz Yaşını Silmek

 

Doğa tanımlamaları, Talas Vadisi, Talas nehri, koca dağlar, göz alabildiğine topraklar, koşan, kişneyen atlar, büyük sürüler, çöl sıcakları, hasat mevsimi sizde bir coğrafya, bize yabancı olmayan Türk değerleri sosyolojiye dayalı bir zihin haritası oluşturuyor. Olumsuz gelişen olaylar, kırılan umutlar, kadınların çaresizliği, büyük faciaları okurken sizi de içine çekiyor, siz de geriliyorsunuz. Bir anda aklınıza geliyor ki, “İnönü Türkiye’yi savaşa sokmadı!” Evet öyle; ama, Sovyetler Birliği’nde milyonlarca Rus ve Türk öldü.  

 

Kitabı elimden düşürmeden okurken, hüngür hüngür ağlayan kadınlara fark etmeden gözümden sessizce yuvarlanan yaşları elimin tersiyle silerek okumayı sürdürdüm.Bu duygusal yoğunlaşma, yetmişlere merdiven dayarken yeni bir aşama olmalı diye de düşündüm.




 

Kaynak: Cengiz Aytmatov, Toprak Ana, Ç. Refik Özdek, Ötügen Yayınları, 12. Basım, 2005, İstanbul.

ความคิดเห็น


1/387
1/5
bottom of page