top of page

“Titrek Hamsi Hücresi”nin Öteki Öyküsü


ree

Attila AŞUT

*

     Genç kuşaklar bilmeyebilir. O nedenle şu ünlü “Titrek Hamsi Hücresi” öyküsüne de kısaca değinmekte yarar var.


     12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından, THKO önderleri Deniz Gezmiş ve arkadaşları Şarkışla’da yakalanarak tutuklanır. Mahir Çayan önderliğindeki bir başka devrimci gençlik örgütünün (THKP-C) militanları da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını kurtarmak amacıyla İsrail’in Ankara Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırırlar. Bu olaydan sonra siyasal ortam iyice sertleşir. Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş hemen bir bildiri yayımlayarak, “"Konsolos derhal serbest bırakılmazsa THKP-C örgütüyle uzak-yakın ilişkisi olan herkes derhal gözaltına alınacak” diye tehdit savurur. Nitekim çok geçmeden tüm ülkede solculara yönelik “cadı avı” başlar. Adı “solcu”ya çıkmış kim varsa yurdun dört bir yanında gözaltına alınır. “Balyoz Harekâtı” olarak anılan bu büyük operasyondan Trabzon da payını alır. Aralarında Ali Faik Cihan, Gültekin Gazioğlu, Dr. İlhan Demiraslan, Şefik Asan gibi sosyalistlerin de bulunduğu, ancak çoğunluğunu sosyal demokratların oluşturduğu yaklaşık 60 kişilik bir topluluk gece baskınıyla gözaltına alınır. Bu arkadaşlar önce Boztepe’deki Garnizon Komutanlığı’na götürülür, oradan da yargılanmak üzere Ankara’ya gönderilirler. O adlara Ankara’da Zülfü Livaneli de eklenir.


     İnsanlara gözdağı vermek için yapılan bir uygulamadır bu. Gözaltına alınanlar da bunun ayırdında oldukları için durumu fazla önemsemez ve bir süre sonra koğuş ortamında espriler yapmaya başlarlar. Sanıklar arasında bulunan ve nüktedanlığı ile de tanınan eski Akçaabat Yargıcı Ali Faik Cihan, Sıkıyönetim Komutanlığı’nın Trabzon’da “icat ettiği” hayali örgüte “Titrek Hamsi Hücresi” adını takar ve bu ad böylece tarihe geçmiş olur…


   Olayın içyüzünü bilmeyenler, Trabzon’da gerçekten de böyle bir örgüt kurulduğunu sanıyor! Haydar Kenan Gedikoğlu’na bu konuda soru yönelten Enver Uzun da bunlardan biri olmalı. Oysa Mustafa Ekmekçi’den Ömer Faruk Ciravoğlu’na, Şefik Asan’dan Zülfü Livaneli’ye pek çok yazar, çeşitli yerlerde anlattılar bu öyküyü. Hatta Ömer Faruk Ciravoğlu bir adım öne geçerek bu gülünç olayın kitabını bile yazdı! İlk baskısı 1992’de yapılan Titrek Hamsi Hücresi adlı anı kitabının genişletilmiş ikinci baskısı ise 2004 yılında Pencere Yayınları’ndan çıktı.


    Sözlü tarih de tarih yazımının bir parçasıdır. Bilimsel bir disiplin olmamakla birlikte bilimsel yöntemle yapıldığında değer taşır. Kişilerin belleğe dayalı anlatımları eğer başka kaynaklarla ve tanıklıklarla doğrulanmıyorsa orada bir sorun var demektir.


     Enver Uzun’un Haydar Kenan Gedikoğlu ile ölümünden beş yıl önce yaptığı söyleşi de yukarıda değindiğim yönleriyle sorunlu bir tarih anlatısıdır.


    Tarih yazımı ciddi iştir; titizlik, ciddiyet ve sorumluluk ister.


(Ankara, 15 Mart 2022)

(Kıyı, Nisan-Mayıs-Haziran 2022, Sayı: 312, s. 22-26)

 

*


bottom of page