Titrek Hamsi Hücresi
- maviADA
- 20 Mar
- 3 dakikada okunur
Yaratıcı sanat örneği bir örgüt: Titrek Hamsi Hücresi
Zülfü Livaneli 2008'lerde maviADA'da yazmaya başlamıştı. O zamanlar mı duymuştum emin değilim. Trabzon Öğretmen Okulunda benim de öğretmenim olan Mustafa Beşgen'in adının geçtiği bir anısını anlatmıştı. 12 Eylül öncesinde her aklına estiğinde derin devletin asker eliyle gidişata müdahale ettiği, yüzlerce, binlerce aydının, gencin tutuklanıp hapse atıldığı günlerde resim öğretmeni Mustafa Beşgen gözaltına alınır. Ki o dönem de gözaltı şaka değildir. Aynı davadan genç Livaneli ve çok sayıda Trabzon yöresinden insan örgüt kurmak suçlamasıyla tutuklanır.
Kendi deneyimlerimden bilirim; siyasi nedenlerle hapse düşenlere karakol sorgulamalarında ilk hangi örgüte üye olduğu sorulur, ilgisi yoksa bir örgüt bulunur, kişi dahil edilirdi. Ne var ki bu, bir polis buluşu bir ada da benzemiyordu. Tehlikeli örgütün adı tam bir yaratıcı sanat örneği matrak bir addı: Titrek Hamsi Örgütü.
Beşgen resim öğretmenidir ama Livaneli o yıllarda saz çalmaya hevesli bir gençtir henüz. Sanat dünyasında bir adı yoktur daha. Halk müziğinden Protest müziğe geçmesine ve onu yaygın şöhrete taşıyacak "Karlı Kayın Ormanında" kasetini yapmasına daha 7-8 yıl vardır.
Kafa' mıydı, OT' muydu bilemiyorum, ama sonraları Zülfü Livaneli'nin yazdığı bu Titrek Hamsi Derneğine edebi magazin dergilerinin birinde rastlayacaktım.
Tam unutmuştum ki, maviADA'ya yazan Mehmet Şamilof'un sayfasında aralarında Behice Boran'ın da olduğu bir grubun siyah beyaz bir resminin altında Titrek Hamsi Derneği adına denk gelince bu mizahi, ama biraz da asparagas duran anının gerçekte daha derin boyutları olabileceğini düşündüm.
Kaldırdığı her taşın altında ya altın ya yılan mutlaka bir şey vardır hissini de veren takma adıyla Şamilof'tan yardım isteyince aşağıdaki yazı ortaya çıktı.
Kitaplara bile konu olmuş, kendisi şaka gibi ama Trabzon yöresinin çok aydınını hapse, sıkıntılara sokmuş Titrek Hamsi Derneğinin bizdeki hikayesi bu kadar.
İyi okumalar.
*
Şenol Yazıcı

"Titrek Hamsi Hücresi", gerçekte mizahi bir adlandırmadır.
12 Mart darbesinden sonra Trabzon'da gözaltına alınan bir grup ilerici-solcunun yargılanmaları sırasında yaşanmış bir öyküdür. Bu davanın sanıkları arasında olan Ömer Faruk Ciravoğlu, daha sonra bu adla bir kitap yayımlamıştır (Pencere Yayınları, 2004). Bu davanın bir başka sanığı Zülfü Livaneli de "Sevdalım Hayat" adlı anı kitabında bu konuya değinmiştir.
Ekte size iki yazı gönderiyorum. Yazılardan biri, davanın sanıklarından öğretmen Şefik Asan'a aittir. Öteki yazı ise benimdir ve Trabzon'da çıkan Kıyı dergisinde yayımlanmıştır. Bu yazı esas olarak bir halkbilimciyi anlatmak için kaleme alınmıştır. Konuyu dağıtmak istemediğimden, ben size bu uzun yazının yalnızca "Titrek Hamsi Örgütü"yle ilgili bölümünü gönderiyorum."
*
Atilla AŞUT
*
Titrek Hamsi Hücresi adı nereden geliyor?
ŞEFİK ASAN
*
Yakın tarih anekdotları
12 Mart 1971, İkinci Askeri Darbe dönemi…
Tüm yurtta, gazeteciler, öğretim üyeleri, öğrenciler, aydınlar, yurtseverler gözaltına alınıyor… Tabii Trabzon da payına düşeni alıyor… ve ekim ayı başında gözaltına alınıyoruz.
Götürüldüğümüz yer Boztepe’deki asker garnizon binası. Ama orası buna göre hazırlanmış değil. Birkaç gün içinde toplam 68 kişi olduk. Büyük bir er yatakhanesi boşaltılarak oraya konuluyoruz.
KTÜ öğretim üyeleri, benim gibi öğretmenler, üniversite öğrencileri ve çeşitli mesleklerden aydınlar… Ama hiç birimiz neden gözaltına alındığımızı bilmiyoruz. Aramızdaki en flaş isim Akçaabat Savcısı (aslında sorgu yargıcıdır, ama savcı olarak tanındı hep) Ali Faik Cihan’dır. Birkaç yıl önce Sosyalist Türkiye adlı bir kitabı çıkmış ve suç sayılarak yargılanmıştır.
Onunla ilintili olarak toplandığımızı sanıyoruz, ama çoğumuz birbirimizi orada, Boztepe’de tanıdık.
Bir sabah Maçka’dan bir grup arkadaş getirildi. Aralarındaki en heyecanlı isim öğretmen Numan Yavuz’du. Öfkeliydi:
“Yahu arkadaşlar,” dedi. “Sabaha karşı sahur yemeğini yiyemeden aldılar beni. Şimdi ben
oruca devam mı edeceğim, yoksa bozayım mı?”
Bazılarımız kahkahayı basınca Numan Hoca sinirlendi. O, gülenlere sataşma fırsatı bulamadan yanımda oturan şair Dr. İlhan Demiraslan bombayı patlattı:
“Arkadaş,” dedi, “sanırım hücrenin dinci kanadından.”
Numan Hoca haklı olarak isyan etti:
“Ben hücre mücre bilmem, kimseyi tanımam. Ne hücresi be?”
“Eh, bu da normal, “dedi Doktor bıyık altından gülümseyerek. “Hücre elemanları üç kişiden fazla kişiyi bilmez, tanımaz.”
Numan Hoca daha çok kızdı:
“Ne hücresi be? Hangi hücreden söz ediyorsunuz siz?”
“Titrek Hamsi Hücresi!” dedi doktor.
Ve tabii, hepimiz kahkahayı bastık. Çünkü Doktor’un yaptığı esprinin kaynağını anlamıştık.
Çevresinde yer aldığımız iddia edilerek toplatıldığımız Ali Faik Cihan, heyecanlanıp konuşurken kafası oynar, elleri titrerdi. Hayır, Parkinson hastası falan değildi. Ama böyleydi işte. Ali Faik Cihan Rize Fındıklılı, espritüel, sempatik, sevimli bir Laz’dı. Dr. İlhan Demiraslan’ın yakıştırmasına en çok o gülmüştü.
Ve o andan itibaren Titrek Hamsi Hücresi adı hep şaka olarak kullanıldı aramızda. Ankara’ya götürüldüğümüzde bunu gazeteci Mustafa Ekmekçi de duymuş ve köşesinde yazmıştı. İsim basına da yansıyınca kalıcı hale geldi ve tuttu. Daha sonra beraat etmiş olsak da Titrek Hamsi
Hücresi adı böylece tarihe mal olmuş oldu. Sonuçta Karadenizli değil miydik?.. “İşte size hücre!” dedik bir bakıma…
Şimdi aramızda olmayan Ali Faik Cihan’ı saygı ile analım burada.
Ve yine, oldukça erken aramızdan ayrılan şair Dr. İlhan Demiraslan’ı da aşağıdaki şu kısa şiiriyle yine saygıyla hatırlayalım:
Paramız yok ki
Karımız olsun,
Geceleri şeytan girer rüyama,
Sağ olsun.
(Gazete İstanbul, 22 Mart 2017)
Bu yazı burada yayınlanmıştır.
*
KAYNAK:
Mehmet ŞAMİLOF
留言