*
Öğretmenler bir toplumun temel taşlarıdır. Tıpkı çağlar öncesinde gökten bilgi ateşini çalıp insanlığın hizmetine sunan o mitoloji kahramanı gibi toplumları aydınlatmak için her türlü fedakarlığa katlanır öğretmenler. Gerçi son zamanlarda duyup gördüğümüz kötü örneklerle yıpratılmaya çalışılsa da Hz. Ali’nin dediği gibi “bizlere bir harf bile öğrettikleri için” önlerinde saygıyla eğilmemiz gereken bu kutsal insanları bu sembolik kahramanın öyküsüyle anmak istedik.
Bir mitoloji kahramanı olan Prometheus’u pek çoğumuz daha lise yıllarında, 100 yıl öncesinin cesur sesi, şair Tevfik Fikret’in dizelerinde tanımıştık:
“Kalbinde her dakika şu yücel özleyişin
Ateşten gagasını duy ve daima düşün;
Onlar niçin göklerde, niçin ben çukurdayım,
Gülsün neden dünya bana, ben yalnız ağlayayım.
Yükselmek göklere ve hep gülmek ne tatlı şey… “
diyen şairimiz bilim ve uygarlık yolunda hiçbir zorluktan kaçınılmamasını öğütlerken, gençlere de “zalim tanrılardan ateşi çalıp, insanların hizmetine sunan” Promete’yi örnek gösteriyordu.
Prometheus, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış, sonunda insanoğluna ateşi yani yaratıcılığı, bilimi, uygarlığı vererek onun yükselmesini sağlamıştır. Bunun için de korkunç cezalara katlanmıştır.
O gün bugündür Promete daima insanlık uğruna çile çeken ve bu uğurda her türlü eziyete katlananların; Tanrı Zeus ise zulmün, haksızlığın, keyfiliğin ve zorbalığın timsali olarak hatırlanmaktadır…
Yunan Mitolojisine göre İda dağında oturan eski tanrılardan önce başka tanrılar egemendir dünyamızda. Bunlardan bazıları devler yani titanlar, bazıları ise okyanus, gökyüzü ve toprak tanrıları gibi çok güçlü tanrılardır.
Açılmışsın mavi derin sularda
Acı, kan kardeşin, ölüm yoldaşın
Zaman içinde Tanrılar tanrısı Zeus ve arkadaşları titanlarla savaşıp onları dünyadan kovarlar. Bu büyük savaştan önce iki titan, Klymene ve İapetos evlenip dört çocuk sahibi olurlar.
Hepsi iriyarı, güçlü, zeki ve özgürlük tutkunu olan bu çocuklardan Atlas, çok cesurdur, hatta tanrılar tanrısı Zeus’u bile umursamaz. Tabii Zeus da buna çok kızıp Atlas’ı “Dünya’yı omuzlarında taşımaya” mahkûm eder. Bugün dünya haritalarını içeren kitaplara bu yüzden Atlas denir.
Diğer kardeş Menoitios, çok gururlu ve kibirlidir. Zeus buna da katlanamaz ve onu yeraltına gönderir. Zeus pek demokrat ve hoşgörülü bir Tanrı olarak tanınmaz zaten. Üçüncü kardeş Epimetheus ise Pandora ile evlenir. Hani şu Pandora’nın Kutusu dediğimiz kutuyu açıp dünyaya felaket ve kötülükleri salan meraklı tanrıça ile… Bu da aslında Zeus’un bir oyunudur.
Son kardeş Prometheus ise akıllı, güçlü ve onurludur. Titan çocukları içinde Zeus’u en çok korkutan da odur. Bu dört genç titan, Zeus’u kesinlikle efendi olarak kabul etmezler. Prometheus’un gelecekte neler olacağını görebilme yeteneği vardır ve çok zekidir. Bu nedenle yaptığı zalimlikler nedeniyle Zeus’a çok kızar Prometheus. Ama Zeus’dan daha çok ondan korkarak köleliği kabul edip, ona boyun eğenlere kızar.
Zeus insanlar kendisine zarar vermesinler, tahtını ele geçirmesinler diye birçok önlemler alır. Herkesten kuşkulanır, insanlar kolayca bulamasın diye bütün besinleri toprağın altına saklar. Bu kadarla da kalmaz, en önemli silah olan bilgi ateşini de onlardan, insanlardan saklar. İnsanların bilgi ateşini bularak bilgilenmelerini, kendine karşı ayaklanmalarını istemez çünkü.
Efsanenlerin bazılarında, insanlığın çamurdan yaratılması ile de anılan ve dedeleri titanların öcünü almak için, kendi gözyaşıyla yoğurduğu balçıktan ilk insanı yaratan Prometheus, insanoğlunun acizliğine acıyarak, Ateş Tanrısının alevler saçan ocağından bir kıvılcım çalarak onu insanlara armağan etmek ister. Çünkü böylece insanlar bilgilenerek zalim Zeus’la başa çıkabileceklerdir ve Prometheus, insanlara bilgi ateşini vermenin ağır bir suç olduğunu bilmektedir aslında.
Bir sabah yanına ateşe çok benzeyen “narteks” çiçeğini alarak erkenden yola çıkar. Tanrılar katında, İda dağındaki ateşin yanına ulaşır. Nöbetçilerin uyuduğu bir anda gizlice bilgi ateşini alıp, yerine narteks çiçeğini koyar ve hemen oradan ayrılarak insanların yanına döner. Prometheus insanlara bilgi ateşini getirmiş ve görevini yapmıştır.
Artık bu ateşi korumak ve büyütmek insanların görevidir. Zeus olanlardan haberdar olunca öfkeden çıldırır. Prometheus’a korkunç ve ağır bir ceza vererek onu Kafkas Dağında bir kayaya zincirler.
Her gün ateş gagalı bir kartal gelir, Prometheus’un karaciğerini yer. Ve her gece o karaciğer yeniden oluşup eski haline döner Prometheus’un. yenilenen karaciğeri de kartalın ertesi günkü yemeği olur. Bu bitmeyen işkenceye karşın Prometheus, insanların bilgi ateşini büyütüp, sonunda kendisini kurtaracakları umudunu hiç kaybetmez.
Bitmedi büyük çilesi insanın
Nihayet onu Kafkas Dağının tepesindeki bu işkenceden Zeus’un oğlu yarı tanrı, ölümlü Herakles kurtarır. Prometheus; “Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur” der, böylelikle insanlığa “özgürlüğün” yolunu göstermiş olur.
Bu arada Zeus, kendisini hiçe sayan insanlara da bir ders vermek için, Hephaistos’a su ve balçıktan ilk bakirenin heykelini yaptırır ve kalbine ruh yerine Prometheus’un ateşi çaldığı yerden aldığı bir kıvılcımı koyarak ona Pandora ismini verir. Onu insanlara yollarken eline verdiği kutuda ise tüm kötülük ve ızdıraplar vardı…
-Dizeler Promete şarkısının yazarı Hüsnü Arkan’a aittir.-
Kalbinde her dakika şu ulvi tahassürün
Minkâr-ı âteşînini duy, dâima düşün:
Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım?
Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım?
Yükselmek âsumâna ve gülmek, ne tatlı şey!
Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa…
EyMüştâk-ı feyz ü nûr olan âti-i milletin
Meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin
Yüklen getir – ne varsa – biraz meskenet-fiken,
Bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen
Esmâr-ı bünye-hîzini; boş durmasın elin.
Gör dâimâ önünde esâtir-i evvelin
Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını…
Varsın bulunmasın bilecek nâm ü şânını!