top of page
Yazarın fotoğrafıFadime Y.KAROĞLU

Magdelena FRİDA

Güncelleme tarihi: 21 Oca 2021




"Olanaksızı iste, kendini yarat..."

* Sanat, İnsanın varoluşundan bugüne kadar, başetmeye çalıştığı; keder, sevinç, hüzün, sevda gibi güçlü duygularının; kah sözlü, kah yazılı, kah resimleyip, dans ederek dışa vurum halidir. İnsan bu duygularıyla başetme hali içinde yaşamını şekillendirirken, bir yandanda güzelleştirme ve var oluş mücadelesi derdine düşer. İnsanı anlatmaya, sanat kadar elverişli bir alan, belki yaşamın kendisinde bile yoktur. Sanat okuyucuya ya da izleyiciye, kendi duygularının farkına varmalarını sağlayarak, onlara kendilerine ait şeyleri fısıldar. Başka bir deyişle sanatın temel işlevlerinden biri, insanların yaşamını daha dolu, daha gerçek yapmaktır. ‘‘Yaygın bir sanat yaşamın bütününü canlandırsaydı, ufak tefek gündelik işler ve zorunluluklar, gerek o andaki özellikleri, gerekse taşıdıkları anlam bakımından zevkli olurlardı. Ele aldığımız her işi bir yazarın yazı yazarken veya bir ressamın resim yaparken duyduğu istekle yapardık’’ diyor İrwin Edmun.

Sanatın bu işlevi, özel durumumuzda yani bilincimizde belli bir değişiklik yaratarak, dış gerçeği değişikliğe uğratmamız için bizi daha yetkin ve güçlü kılmasıdır. Sanat kendine özgü araçlarla insan bilincinde belirli bir değişiklik yaratır. Var olanı, alışılanı ifade ederken, algılayamadığımız, farkında olmadığımız, düşünemediğimiz durum ve duruşları da gösterir. Böylece düşünceyi ve düş gücünü ayakta tutma ve giderek bunu zenginleştirme gibi bir işlevi de yüklenir.

Sanatın bu büyük gücüne, insanı yeniden yaratma yetkesine onlarca örnek verilebilir… Ancak, ben bir kadın olarak, yaşam öyküsünden çok etkilendiğim birinden söz etmek isterim;

Otobigografik resimleri, birleşik martı kanadı kaşları, ergen bıyıkları, her dem çiçeklenmiş saçları ve uzun etekleriyle, O bir feminist, devrimci aktivist bir sembol isim… Meksikalı kadın ressam FRİDA Kahlo!.. Frida resimleri,azimli ve kararlı duruşu,farklı karakteri, aşkları, acılarla dolu yaşam öyküsü, filmlere ve sahne sanatlarına konu olmuş, kendini yeniden yaratmayı başarmış ender kadınlardandır.

Meksikalı dört kız çocuklu ailenin üçüncü kızı Magdelena Carmen Frida Kahlo Carderella,1900 lü yılların başında Dünya çocuk felci ölümleriyle kavrulurken, Altı yaşında çocuk felci geçirmiş, yaşam boyu bir ayağı aksak kalacağıyla da yüzleşmiştir.Bir bacağı diğerine oranla daha ince kalması nedeniyle akranlarının “Tahta bacak Frida” lakaplarına maruz kalsa da, Tanrı O’nun bir yaşam savaşçısı olacağı sinyalini ta o yaşlarda vermişti. Uzun etekler giyerdi.Sağlıklı çocukluk geçirmeyişi etken olsa gerek ki hep doktor olmak istiyordu. Frida azimli bir öğrencidir. Meksika’nın Ulusal hazırlık okulunun tıp bölümüne alınır. Okulda iki bin erkek öğrencinin yanında sadece otuz beş kız öğrenciden biridir.Çoğunluğu erkeklerdir arkadaşları, erkeklerle daha iyi anlaşmaktadır.Erkek gibi giyinir,öyle davranır.Belki babasının içten içe erkek çocuğu özlemine bir hoşluk olsun diyedir. Frida burada kendini sanat, felsefe, edebiyat alanlarında çok geliştirir. Çünkü ilerde Meksika'da önemli adamlardan olacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda ve Alfonso Villa, Frida'nın okul arkadaşlarıdır.


Frida yanında, aynı zamanda sevgilisi olan erkek arkadaşıyla okuldan dönerken, bindikleri otobüs bir tranvayla çarpışır.Bir çok insanın yaşamını yitirdiği bu kazada Frida, tranvay demirlerinden bir parçanın sol kalça kemiğinden girip uyluk kemiğinden çıkması sonucunda, sağ bacağı onbir yerden, omurları da üç yerden kırılmıştır. Parçalanmış vücudu ile, haftalar boyunca yoğun bakımda kalarak, mucize eseri sağ kurtulmuştur. Yaşamında İkinci kez kaderin tekerine çomak sokmayı başarmıştır… Kırılan kemikleri nedeniyle, çelik korselerle yatağa bağlı kalacak, belki de bir daha hiç kalkamayacaktır. Bir dizi ameliyatlar… Acılar,sancılar…

Frida kendine acıyacak karakterde biri değildir.İmkansıza yer yoktur onun yapısında. Yattığı yerden, babasına resim yapmak istediğini söyler. Babası onun yatakta resim yapabilmesi için bir düzenek hazırlatır.Annesi ise kendisini unutmaması için tavana bir ayna koydurur. Frida, bitmez mücadeleci azmiyle, acılarını unutmak için deli gibi resim yapmaya başlar. Kendisiyle kalacak bol zamanı vardır. Acılarıyla başetmenin tek yoludur resim yapmak. Otobiyografik resimler yapar… Hep kendini çiziyorsun diyenlere; “Kendime çok fazla zaman harcıyorum ve herşeyden daha iyi bildiğim bir konuyum” cevabı hazırdır. Umarsızlık,sevgi,acı ve çok zayıf bir umuda sarılmanın hazin öyküsü…Tam iki yıl sürmüştür tekrar ayağa kalkıp yürüyebilmesi.

Frida yeniden hayata döndüğünde artık sanatı daha çok hayatında tutması gerektiğini biliyor ve gerçekten iyi şeyler yapıp yapmadığını öğrenmek istiyordur. Sanatı politikadan ayırmadan bu çevreye yakın olmaya, onlarla davetlere katılmaya başlar. Hatta 1929'da Meksika Komünist Partisi üyesi olur.


Frida,hayranlık duyduğu Meksikalı Michalangelo olarak tanınan Ressam Diego Rivera’ya çizdiği resimlerini değerlendirmesi için tanışır.Çapkınlığıyla da anılan Diego Rivera’ya aşık olmuştur. Henüz yirmi iki yaşındadır, Diego ise kırk üç. Fırtınalı bir aşktır onlarınki… Hayatında iki önemli kaza olduğunu, bunun ilkinin otobüs ve tranvay çarpışması, diğerinin ise Diego Rivera ile tanışmaları olduğunu söyleyecektir Frida. Evlenirler…Diyego’nun üçüncü evliliğidir.İri yarı,yakışıklı olmayan, şişman biridir Diego. Fil ile güvercinin birlikteliğine benzetilir aşkları… Diego’nun çapkınlıklarını bilir,aldatıldığını da. Ayrı oldukları dönemlerde, kendi birliktelikleri de olmuştur Frida’nın. Ancak ondan vaz geçememek gibi garip bir bağlılığı vardır. O’nu her şeyi yerine koymuştur… Babam Dieğo… Oğlum Diego… Kocam Diego… Kardeşim Diego… Sevgilim Diego… Diego… Diego… Diyecektir. Üç kez hamile kalsa da geçirdiği kazanın sonucu düşüklerle sonlanır ve çocuk sahibi olamaz bir daha. Hayvanları sever Frida… Papağanları, maymunları vardır, resimlerinde yer verdiği özel hayvanlardır bunlar. Özlemini çektiği çocuğu yerine koyduğu. Sürrealist Ressam Andre Breton’un katkılarıyla New York’ta bir sergi açacaktır Frida. Bu sergi büyük ilgi görecek ve yaşarken kıymet verilen nadir sanatçılardan biri olacaktır. Bu sergide resimlerinin yarısı satılacaktır.Ünlü aktörlerinde satın aldığı resimleri de vardır bunların içinde.

Frida uluslar arası bir üne kavuşacaktır bu sergiden sonra Paris’ te de bir sergi açacaktır. Picasso, Kandinsky gibi isimler başta olmak üzere bir çok önemli ismin sergiye ilgisi hayli büyük olacaktır. Hatta Louvre Müzesi Frida’nın “Çerçeve” adlı tablosunu satın alacaktır. Picasso, Frida ile ilgili “ Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz” yorumunu yapacaktır.

“La Esmeralda” Sanat okulunda öğretim üyeliğine başlamış, ancak sağlık sorunları yakasını bir türlü bırakmamıştır. Bildiklerini öğrencilerine aktarmak için direniyordur. Geçirdiği sayısız ameliyatlar, yeniden sıkıntı yaratmış, dokuz ay sürecek hastane yolu görünmüştür.

1953 Temmuzun'da Frida kangren olan sağ bacağını kaybetmeden önce, Meksika’da ilk kişisel sergisini açacaktır. Parçalanmış bedeninden yepyeni bir Frida yaratan bu olağan üstü güzel ruhlu kadın, öleceğini sezmiş,günlüğüne şu notu bırakmıştır. “Umarım Gidiş Neşelidir.Ve Asla Geri Dönmemeyi Umuyorum” 13 Temmuz 1954 yılında, henüz 47 yaşındayken, bu dünyadan ayrılacaktır. O geri dönmemeyi umduğunu söylese de, Frida’nın, gücünü sanattan alan ruhu, farklı kadınlarda, farklı alanlarda aramızda dolaşmaktadır!.. “ VİVA LA VİDA” (Yaşasın Hayat)



*

SANATIN GEREKLİLİĞİ DOSYASI

42 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments