top of page

İNSAN MI HAYVAN MI

Yazarın fotoğrafı: Niyazi UYARNiyazi UYAR

Niyazi UYAR*

 

Bugünkü motivasyonum, “imreniyorum Niyazi Uyar sana, dur durak bilmeden yazıyorsun,”diyen sevgili arkadaşım Tütüncü'nün sözüdür. İmrenilmek, takdir edilmek, çok değerli sevgili arkadaşım, bu takdirler bendeki, “benleri,” çoğaltıyor, yüreğimin bir yerlerine saklanıp günü gelince gün yüzüne çıkıyor. Bu vesileyle teşekkür ederim. Bugün insanlar alemine değil de hayvanlar alemine dair yazmak geliyor içimden.




Neden mi, en başta hayvanlar aleminde bir kere riya yoktur, hayvanlar aleminde “hayvanca” şeyler yoktur! Siz hiçbir hayvanın kendi yaşama ritüelinin dışına çıkıp farklı davranışlar sergilediğine tanık oldunuz mu? Leylek son yavrusunu zayıf, sıska olduğu, göçmen kuşlar familyasından olduğu için, zaman darlığından ötürü, yuvadan atarmış, ondan öte getirdiği besinleri diğer yavrularla paylaşmasın, onlar da zayıf düşmesin diye. Bu davranış, insani değil, hayvanidir! Çünkü vahşi doğada zayıfların yaşama şansı yoktur. İnsanoğlu dünyaya gelen, çocuğunun üstüne titrer. Onun için aç kalır, yemez yedirir. Bu davranışa şapka çıkarılır, takdir edilir, değil mi? Ben de öyle düşünüyorum, olması gereken budur. İnsanoğlu bakamayacağı insanın dünyaya gelmesine niçin sebep olsun o zaman? Bunun aksi olması, insani değil, HAYVANİDİR! Bu ifadeden sonra insanları göğün en yüksek katına çıkardığımı sanmayın. Doğanın yaşam halkaları neyse, o da vahşi bir hayatın olduğu gerçeğidir. Onda bir değişiklik olmaz. Vahşi hayvanlar, zayıf güçsüz hayvanları yiyerek, hayatlarını, nesillerini idame ettirirler. İnsan öyle mi ya, doymak bilmek bilmez bir aç gözlülükle daha çok elde etmek için, anamın deyişiyle “dünya söbe olsa, ganına goycak” habire saldırır, ha bire diğer insanları sömürür. Hayvanlar aleminde ise ihtiyaç olan kadardır alınan. İnsan denilen varlık, daha çok, daha çok şeye sahip olmak için her türlü alavere, dalavereye başvurur, her türlü fesatlığı sergilemekten geri kalmaz. Doymak bilmeyen bu kör olası “hayvani, aç gözlülükle”, kendi nesline, hepsinden daha vahimi kendi soyunun geleceğini yok etmekten geri kalmaz, bu kahrolası hırsı yüzünden! Bu hırs, yarınları yok etmiyor mu, bu yerin dibine batası hırs doğamızı katletmiyor mu? Şimdi şunu açık ve net olarak söyleyebilirim değil mi, hayvanlar alemindeki, “insanca” davranışlar, hayvanlığın dik alası değil de nedir? Siz hiç doğayı katleden, ormanları yakan, yıkan bir hayvan gördünüz mü, siz hiç kendi yaşama alanını yok eden bir hayvan gördünüz mü, siz hiç devletin malı deniz, yemeyen domuz diyen bir hayvan gördünüz mü? Mesela bir avuç maden için ormanları, doğayı yok eden bir hayvan gördünüz mü? Kazdağlarındaki doğa katliamını hayvan olan hayvan yapar mı?


Bu insan denilen varlık ne garip bir mahluk değil mi, kendi dinsel inançlarına göre bile hayvanları aşağılamış. Demiş ya, “devletin malı deniz, yemeyen domuz!” Peki neden domuz, ses uyumu olsun diye "domuz" sözcüğünü boşuna koymamışlardır oraya, hani bizim sözlü edebiyatımız kuvvetlidir ya ona sebep deniz ve domuz sözcüklerinden yarım uyak çalışması yapmışlar öyle mi? Her şeye, her duruma özlü söz söyleyen sevgili atalarımız, kim bilir başka neler demiştir neler! Yalnız benim öteden beri davranışlarını, etkinliklerini alkışladığım doğasever, hayvansever insanlar var ya... sizler ne güzel insanlarsınız, hiçbir karşılık beklemeden, hem de maddi, manevi doğanın o güzel varlıklarının yaşaması için emek veriyorsunuz, eli öpülecek insanlarsınız; selam olsun! Selam olsun Ayşe’m, Emel’im, Akın’ım, selam olsun hayvansever, doğasever canlar!



Öteden beri yazılarımda sınıfsal bir duruşum, sınıfsal bir bakışım olmazsa olmazımdır! Bay Tütüncü’nün gollük pasından, insan hayvan kıssalarından sonra başka bir noktaya geleyim: Ben derdim ki, sevgili öğrencilerim Ilgınlara, Cerenlere, Simgelere, Ezgilere, Doğancanlara, Emirlere, Yusuflara, Işıllara, Ruhanlara, Aylalara, Ercanlara, Ömerlere, Yafitlere, İzaklara, Bekilere, Naimlere…


"Bir edebi eser yalnızca hayvanları anlatsa bile, onun asıl anlatılmak istenilen, insanı anlatmaktır. Mesela “fabllar!” Bu edebi türde hayvanlar konuşturulur. Yazarın, hayvanları konuştururken vermek isteği mesaj insanadır,” Şimdi de aynı düşüncedeyim Ayşe’m, Fatma’m, düşüncelerimde bir sapma olmadı. Dün hayata dair ne düşünmüşsem yine aynı şeyleri düşünüyorum. Yarınları göremeyen vizyonsuzlar “yetmez ama evetçi”lerin "yetmez ama evet'leri" bakın nelere sebebiyet verdi. Onlara diyeceğim o kadar şey var ki, fakat terbiyem elvermediği  için…

Ne kadar, bağlantısız, ilintisiz konulara değinsem de bir hayvanın asaleti, insandan daha ileridir, öyle değil mi?



Dur şaşırma, feryat figan etme, kendi nesline, evlatlarına, torunlarına ihanet etme o zaman ey insanoğlu!

Etiketler:

116 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

üç gül ömrü

Hoşgelmiş

コメント