/
Karl Marx
/
Yirminci Yüzyılın hemen hemen bütün çalkantılarının ve siyasal olaylarının, kutuplaşmaların güçlü etkisi oldu. Dünyanın en çok okunan, hakkında en çok kitap yazılan, yine ardında en çok kitap, en çok iz bırakanı da o'dur.
Yahudi asıllı filozof, yazar, politik ekonomist ve Marksizmin teorisyeni Karl Marx, 5 Mayıs 1818 Trier de doğdu - 14 Mart 1883 Londra'da öldü...
Dünyayı şirazesinden çıkarmaya yetecek bir 65 yıl...
Denilebilir ki dini kitaplardan sonra, okunmasa da, anlaşılmasa da dünyanın en çok bildiği kitabın DAS KAPİTAL'ın yazarı.
Das Kapital(1867) Karl Marx'ın en önemli yapıtlarındandır. Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerinde yükselen kapitalist üretim biçimine karşı çıkan ve bu üretim biçiminin farklı, ciddi bir eleştirisi, kapitalizmin Marksist açıdan iktisadi dille tahlilidir. Toplam üç cilttir. 2. ve 3. ciltler Marx'ın ölümünden sonra Friedrich Engels tarafından notlarının düzenlenmesi sayesinde yayınlanmıştır.
Eserin 1. cildi sermayenin üretim sürecini,, 2. cildi sermayenin dolaşım sürecini, ve 3. Cildi ise bir bütün olarak kapitalist üretim sürecini konu almaktadır.
HEGEL okulundan gelen ama HEGEL'i eleştirerek, onun idealist yaklaşımı yerine maddeci yaklaşımla ayrılan, ENGELS'le birlikte dünyanın en büyük ütopyasını; komünizmi biçimlendiren ve rasyonelize ederek hayata geçirme fırsatını da göremese de bulan MARKS'ın bilinç ve ciddi alt yapı isteyen çok karmaşık gözüken felsefesinin dayandığı noktaları kısaca özetlersek geniş halk yığınlarınca neden sempatik bulunduğu belki birazcık anlaşılır.
*Üretim araçlarının sermayeden alınıp, işçi sınıfına devrini,
*Toplumsal lokomotif olarak işçi sınıfının aktif rol oynamasını,
*Devlet düzeninin paylaşımcı ve halk yönetimine dayalı olmasını...önemser.
Marksist Felsefe bilimsel yöntemlerle
* Diyalektik
* Eylem felsefelerine dayanır.
Uygulamasında türlü biçimler ortaya çıkmasına ve bu nedenlerle Maocu, Leninci, Enverci... gibi adlandırılmasına karşın, dünyanın oldukça geniş bir coğrafyasında bir devlet düzeni olarak benimsenen SOSYALİZM, her ne kadar materyalist felsefeyi öncelese de, geniş yoksul kitleleri etkilerken herhalde HEGEL'in "idealist romantizm"inin etkileriyle "hak emek" ilişkisini başat imge olarak bayrak yapar.
Marks'a göre dünyadaki bütün çatışmaların temelinde "sınıf " yatar. Bu çatışmaların yok edilmesi için proleterya egemenliği temel koşuldur. Aslında Platon'da üretici bir sınıf olarak var olan işçi sınıfı bu kez yönetime de olmaz olmaz aday gösterilmiştir. Platon'un Devlet'inin yönetenler filozof olmalıdır seçkinciliğine karşın, DAS KAPİTAL ve tıpkı dinler gibi yoksul ve ezilen sınıflar üzerinde yoğunlaşan Marksizm, kitlelerin ilgisini de en çok bu yönüyle çekmeyi başarmıştır.
Marksizmin bu en güçlü yanı belki de en zayıf yönü de olacak; yönetici de liyakat mi, yoksa "emek" mi aranmalı, tartışmasıyla çağa damgasını vuracaktır.
***
留言