Rıfat Ilgaz
Güncelleme tarihi: 11 Ara 2020

1911 yılında yedi çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak Kastamonu’nun Cide ilçesinde dünyaya geldi. Daha ortaokuldayken liseye devam edip üniversite okumak istemesine ve çalışkan olduğu için, öğretmenlerinin bu konuda onu desteklemesine rağmen babası vefat edince Kastamonu Muallim Mektebi’ne (Öğretmen Okulu) girdi.
Öğretmen okulunu bitirdikten sonra bir müddet çeşitli illerde öğretmenlik yaptı, evlendi, askere gitti ve 1936 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’ne girdi. Mezuniyetinden sonra Adapazarı’na atanan Ilgaz, verem hastalığına yakalanınca öğretmenlik yapamadan buradan ayrıldı ve tedavi için İstanbul Yakacık Sanatoryumu’na yattı.
II. Dünya Savaşı’nın sürdüğü günlerde İstanbul’dayken hem Karagümrük’te bir ortaokulda Türkçe öğretmenliği yapıyor hem de fakültede felsefe okuyordu. 1943 yılında çalıştığı ortaokulda bir öğretmenle kavga ettiği için Nişantaşı’nda bir başka okula sürüldü ve yaşadığı bu günleri “Karartma Geceleri” adlı kitabında anlattı.
Utancımı Anlatamıyorum
ölüm hiç özenilecek şey değil sevgilim, ölümün güzeli yok bir çirkin oluyor insan görme sevmeyi, düşünmeyi unutuyor
ölecek misin; ya bir meydan da öl ya da dağ başında kavgan için böyle yatakta miskince ölme önce ellerden başlıyor ölmek
hiç yarım kalmış bardak gördün mü kitap gördün mü az önce okunmuş görmedin değil mi, ben çok gördüm bu yüzden ölemiyorum kolay kolay hem ölmek de nereden aklıma geliyor insanlar uzayda dolaşırken
bütün ilaçları içiyorum yarım kalmasın diye bütün kitapları okuyup bitiriyorum boyuna kuruyorum saatimi getirdiğin portakalları yiyorum sana beğendirmek zorundayım kendimi
bilmiyorsun, direnmek zorundayım utanırım karşında ölmekten yaşıyorum böylesi daha iyi...
Rıfat Ilgaz’ın adliyeler ve hapishaneyle tanışması 1944 yılında yayınladığı “Sınıf” kitabıyla başladı ve bir süre çeşitli yerlerde saklanan yazar nihayet Birinci Şube’ye teslim oldu ve altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak yazarımız hapishaneden çıktığında hem öğrenciliğini hem de öğretmenliğini kaybetmişti. Hastalığı da oldukça ilerleyen Ilgaz, Heybeliada Sanatoryumu’na yattı. 1946 yılında öğretmenliğe kısa bir süreliğine dönse de 1947 yılında meslekten atıldı, bununla birlikte sanatoryumda tedavi hakkını da kaybetmiş oluyordu.
Rıfat Ilgaz artık bir yandan gazetecilik ve dergicilik yaparak bir yandan da şiirlerini yazarak devam ettiriyordu yaşamını. 1953 yılında bu defa da “Devam” kitabı toplatıldı ve yazar hakkında soruşturma açıldı. 27 Mayıs’tan hemen önce gönderilmesi planlanan sürgünden 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesiyle kurtuldu.
Rıfat Ilgaz artık bir yandan gazetecilik ve dergicilik yaparak bir yandan da şiirlerini yazarak devam ettiriyordu yaşamını. 1953 yılında bu defa da “Devam” kitabı toplatıldı ve yazar hakkında soruşturma açıldı. 27 Mayıs’tan hemen önce gönderilmesi planlanan sürgünden 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesiyle kurtuldu.
1974’te emekli olan Rıfat Ilgaz, memleketi Cide’ye yerleşti. Ancak 12 Eylül döneminde burada sürekli tehdit edildi, rahatsız edildi. Örneğin, bir gün oturduğu evin karşısındaki binaya “Rıfat Ilgaz evden atılmadığı takdirde evin taranacağına” dair not asılmıştı.
Yazar, Cide’de “Yıldız Karayel” romanını yazarken bir gece gözaltına alındı. Gözleri bağlanarak ve zincirlenerek merkeze kadar yürütülen yazarımız, Kastamonu’da mezbahadan bozma bir hapishaneye kondu. Doktor muayenesi isteyerek hastalığını kanıtlayınca jandarma tarafından Ballıdağ Sanatoryumu’na yatırıldı. Gözaltına alınmasının belirli bir nedeni bulunmadığı için genel sorgudan sonra serbest bırakıldı ve oğlu Aydın Ilgaz ile yaşamak üzere İstanbul’a yerleşti.
İstanbul’da öncelikli olarak şiir ve öykü yazmaya devam etti. Adına etkinlikler ve festivaller düzenlendi. Ömrünün son demlerinde devlet tarafından bir çeşit iade-i itibar olmak üzere kendisine Kültür Bakanlığı plaketi verildi. 2 Temmuz Sivas Madımak Oteli Olaylarında başta yakın dostu Asım Bezirci olmak üzere birçok kişinin katledildiği haberine çok üzülen Ilgaz, bundan 5 gün sonra, 7 Temmuz 1993’te evinde vefat etti ve Zincirlikuyu Mezarlığında Asım Bezirci’nin yanına defnedildi.
Rıfat Ilgaz ilk başlarda kişisel şiirler yazsa da, daha sonra bunların hiçbirini kitaplarına almadı. Ona göre bu şiirler “Gözü kapalı yaşadığı yılların” ifadesiydi. Bir süre şiir tekniğine yeni bir soluk getirdiğine inandığı Nazım Hikmet ile çalıştı. Onun Bursa Hapishanesi’nden gönderdiği şiirleri İbrahim Sabri mahlasıyla yayınlıyordu. Nazım da Ilgaz’dan umutla söz ediyordu.
