Haydarpaşa Garı'ndan Sirkeci'ye
top of page

Haydarpaşa Garı'ndan Sirkeci'ye

Güncelleme tarihi: 12 Ara 2020


Sonbaharın en güzel günleri sürerken insanın başını alıp bir yerlere gidesi geliyor; ama neyle, nereye gitmeli diye düşünürken de eski tren yolculukları geliyor aklımıza. Şöyle kuşetli bir kompartımanda çoluk çocuk, güle oynaya, sanki evimizdeymişçesine yapılan eski tren yolculukları... Şimdilerde yolculuğun tadına bile varmadan sizi gideceğiniz yerlere ulaştıracak “yüksek hızlı trenlerimiz” var; ama sinyalizasyonu var mı, rayların altı sağlam mı diye düşünürken o yolculuk bazen kâbusa bile dönebiliyor... Neyse biz bu konuyu bir tarafa bırakıp bir zamanlar “Demir ağlarla örülen” güzel yurdumuzun en güzel iki istasyonunun tarihine bir bakalım... Yani şu günlerde adlarını haberlerde çokça duyduğumuz Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarının...


1960’lı yılların başında Mardin’den İstanbul’a “kara trenle” çoluk çocuk göç eden bir ailenin fertlerinden duyduğumuz kadarıyla korku tünelleriyle dolu olsa da eski tren yolculukları hafızalara kazınacak kadar güzelmiş. Güneydoğu’nun en uzak köşesinden başlayan bu yolculuklar genellikle Haydarpaşa Garında denizi görmenin heyecanı ve martıların selamıyla noktalanırmış. Eğer İstanbul’un Avrupa yakasına geçmekse meramınız, o zaman da sizi bir kuğu gibi süzülerek alıp karşı yakaya ulaştıracak bir vapura atlar, oradan da Sirkeci Garından bineceğiniz bir trenle Edirne’ye, hatta istediğiniz bir Avrupa şehrine kadar gidebilirmişsiniz. Gerçi şimdilerde yüksek hızlı trenlerimizle hiç inmeden denizin altından Asya'dan Avrupa'ya geçebiliyorsunuz ama ne denizin mavisini ne de o güzelim martıları görebiliyorsunuz.


Neyse lafı daha fazla uzatmadan son günlerde gündemden inmeyen iki garımızın tarihinden bahsedelim. Kadıköy dendiğinde ilk aklımıza gelen isimlerden olan Haydarpaşa Garı sadece Kadıköy'ün değil, İstanbul'un da simgesidir. Anadolu'yu İstanbul'a bağlayan bu mekânın yapımına ilk olarak 30 Mayıs 1906'da başlanmış. İki Alman mimar ve 1500 İtalyan taş ustasının iki yıllık çalışması sonucunda Haydarpaşa Garı, Mayıs 1908 yılında tamamlanarak hizmete açılmış.

Haydarpaşa Tren Garı yapıldıktan sonra padişah III. Selim, kendi adını taşıyan Selimiye Kışlası'nın yapımında emeği geçen Haydar Paşa'ya jest yapmak amacıyla bu mekânın bulunduğu semte "Haydarpaşa" isminin verilmesini istemiş. Bu sebeple gar binası da aynı isimle anılmaya başlanmış. Garın önemi zamanla, demiryolu ağının Anadolu'nun içlerine kadar genişlemesiyle birlikte artmış O dönemde garı işleten ve Anadolu Demiryolları olarak isimlendirilen Alman şirketi, teklif ile garın önüne bir de mendirek yaptırmış. Bunun yanı sıra Anadolu'ya giden ve oradan gelen trenlerin taşıdığı ticari eşyaların saklanması için silolar da inşa edilmiş.


İlk olarak 2525 metrekarelik bir alana kurulan Haydarpaşa Tren Garı, kapandığı zaman toplam 3836 metrekarelik bir alana yayılmış; yedi yol ve dört peronla yıllarca hizmet vermişti. Doğu Ekspresi, Başkent Ekspresi, Fatih Ekspresi, Kurtalan Ekspresi gibi pek çok tren uzun yıllar boyunca Haydarpaşa'ya yolcu taşımış.


Her biri 21 metre uzunluğunda 100 ahşap kazık üzerine inşa edilen ve yapımında Hereke'den getirilen açık pembe renkli granit taşların kullanıldığı Haydarpaşa Garı, tarihinde pek çok yangına maruz kalmış,2011 yılında tren yollarının yenilenmesi projesiyle de yüzyıldır sürdürdüğü tarihi misyonunu da noktalamıştı. Şimdilerde Haydarpaşa Garı bir yandan restore edilirken, bir yanda da çevresinde arkeolojik çalışmalar sürdürülmekte.


II. Abdülhamid devrinde inşa edilen Sirkeci Garı ise, Avrupa Yakası'nda Sirkeci semtindedir. TCDD'nin, Haydarpaşa Garı ile birlikte İstanbul'daki iki ana istasyonundan biridir. Alman mimar August Jachmund tarafından planı çizilen şimdiki gar binasının yapımında granit mermer ve Marsilya Aden'den getirilen taşlar kullanılmış. 11 Şubat 1888 günü temeli atılan gar, 1890'da tamamlanmış ve binanın açılışını 3 Kasım 1890'da II. Abdülhamid adına Ahmed Muhtar Paşa yapmıştır.

Binanın yan cephesinde garın hizmete girdiği tarih, hem rumi takvime hem de miladi takvime göre yazılıdır. İnşa edildiği yıllarda denize çok yakın olan Sirkeci Garı'nın çevresi zaman içinde büyük bir değişime uğramıştır. Gar lokantası 1950'li ve 1960'lı yıllarda tanınmış yazar, gazeteci ve diğer ünlü kişilerin buluşma noktası olmuştur.


Ünlü polisiye roman yazarı Agatha Christie'nin de yolcuları arasında bulunan ve Paris'ten kalkan Şark Ekspresi uzun yıllar bu istasyona yolcu indirmiş ve buradan yolcu almıştır. Binanın ön cephesindeki anıtsal giriş kapısının iki tarafından yer alan saat kuleleri yukarıdan aşağıya doğru daralan taş kaide üzerinde yer almakta ve üç cephesinde Paris'ten getirilen kare kadranlı saatler yer almaktadır. Şimdilerde Marmaray tren hattının bir durağı olan Sirkeci Garı ülkedeki en derin tren istasyondur. Ve bizler şu günlerde bu iki tarihi gar binasının akıbetini merakla bekliyoruz

23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page