Bir Yıldız Daha Kaydı
top of page

Gülriz Sururi

Güncelleme tarihi: 1 Şub 2021


Yıl 1929... Dönemin ünlü dans salonlarından birinde tanışıp aşık olan Abdülhamit'in kilercibaşısı İbrahim Bey'in torunu Suzan Hanım ve Nazif Sururi Paşa'nın oğlu Lütfullah Bey, aileleri evlenmelerine izin vermediği için evden kaçarlar. Türkiye'nin ilk profesyonel Müslüman primadonnası olan Suzan Hanım ve tenor Lütfullah (Sururi) Bey, yakın arkadaşları Melek Hanım'ın babası Muhlis Sabahattin Bey'in evine sığınır. Onları dansla, müzikle tanıştıran da Melek Hanım'dır.


Muhlis Sabahattin Bey ünlü 'Ayşe' operetini yeni bestelemiştir o sıralar. Operetteki Ayşe ve Ahmet rolünü onlara verir. İki aşık evlenir ve Suzan Lütfullah karnında kızı Gülriz'le 'Ayşe'yi sahneler. Böylece Gülriz Sururi daha anne karnındayken sahneye aşina olur. Ama ne yazık ki bu mutluluk kısa sürer. Gülriz 2 yaşındayken Suzan Lütfullah Hanım, safrakesesinin patlaması sonucu 23 yaşında hayata veda eder... Aile, Gülriz'den bu acı haberi saklar. 'Annen Almanya'ya plak doldurmaya gitti' diye onu oyalarlar. Bu haberi almak için çok küçük olduğunu düşünürler.

Gülriz Sururi sonrasını bir röportajında şöyle anlatır: "6 yaşındaydım. Anneannemle çocuk parkına gitmiştik. Orada bir Rum ahbabına rastladı. Beni gösterek 'Suzan'ın kızı' dedi anneannem. Annemin konusu açılınca birden Rumca konuşmaya başladılar, aralarında 'pethane' sözcüğü geçti. Ben bu sözcüğü aklımda tuttum. Orada Rum kayıkçılar vardı, onlara kelimenin anlamını sordum, 'öldü demek' dediler.''

Annesinin öldüğünü o gün öğrenen küçük Gülriz de ailesinin başlattığı bu acı oyunu sürdürür. İlkokula başlayana kadar kendi yaşıtlarından hiç arkadaşı olmaz.

Tiyatro ile tanışmasını ise şöyle anlatır: "12 yaşındaydım. Muhsin Bey (Ertuğrul) babama, 'Kızı da annesi gibi yetenekliyse getir tiyatroya başlatalım' demiş. Aile karalar bağladı, tiyatrocu olmamı istemiyorlardı. İşin ilginci ben de istemiyordum. Ama Muhsin Beye 'Hayır' demek söz konusu değildi. Çocuk tiyatrosuna gidip gelmeye başladım. Önceleri koroda şarkı söylüyordum. Sonra, ailesi başrol oynayan kızı tiyatrodan alınca onun yerine geçtim. Başarılı oldum ve galiba alkışlar beni zehirledi.''

Gülriz Sururi, hayatının sonraki yıllarını ise röportajlarından birinde şöyle anlatır: "Annemi kaybettikten sonra babam, uzun yıllar matemini tuttu. Hayata döndüğünde çok çapkın bir adam oldu. 'Evleneceğim' dediğinde çok sevindim. Hayaller kurarken üç çocuklu bir kadınla evlendi. Onlarla aynı eve sığamadığımız için 14 yaşında anneannemin evine gitmek zorunda kaldım. Benim geleceğim sürekli tartışılıyordu. Onların aklından geçen en güzel şey, evlenmemdi.

Biriyle tanıştım, 'tiyatroyu bırak' dedi, ben onu bıraktım. Sonra 18 yaşında flört edeceğime evlendim, çünkü o zamanlar biriyle uzun boylu gezerseniz adınız çıkıyordu. Yüzük takmak, geceleri dışarı özgürce çıkabilmek için yapılmış çocukça bir evlilikti. Bir iş adamının oğluydu. 1.5 yıl sürdü evlilik. Hiç anlaşamadık, ayrıldık.

Para kazanmam gerekiyordu, konservatuvarı bırakıp özel tiyatroya geçtim. Şansa bakın ki; Muammer Karaca Tiyatrosu'ndaki oyunların başrol oyuncusu ayrılmış. Bana söylediler, kabul ettim. Selim- Adile Naşit ile kış turnesine çıktım, üç ayda bütün Anadolu'yu gezdim. Çırak gittim, usta döndüm.''

Gülriz Sururi çocukluktan beri hayalini kurduğu 'Romeo'suyla ise bir davette karşılaşır. Gülriz Sururi o sıralar Sokak Kızı İrma'yı oynuyordur. Bir röportajında bu büyük aşk hikayesini şöyle anlatır: "Engin'in (Cezzar) ailesi tiyatrocuyum diye evlenmemizi istemedi. Ayrıca dulum. Engin, Amerika'da Yale Üniversitesi'nde okuyup dönmüş; Hamlet'i oynuyordu. O sırada tanıştık. Hem oğullarıyla, 'Aman efendim ne biçim Hamlet oynuyor' diye iftihar ediyorlardı, hem de evleneceği kişinin tiyatrocu olmasını istemiyorlardı. Biz de intihar etmeye karar verdik. Evdeki havagazını açtık, komşular kurtardı, ölmedik.''

İki yıl sonra 28 Eylül 1968'de küçük bir törenle evlenirler. 53 yıllık evlilik sırasında araya giren boşanma dönemi sadece 2 yıl sürer. Bu dönemde de günde üç kere birbirlerini ararlar. 1999'da tekrar evlenirler.

İlk kez 1942'de İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümünde sahneye çıkan Gülriz Sururi, İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro ve Şan Bölümlerinde eğitim görür. Konservatuvarı bitiremeden bazı özel topluluklarda çalışmaya başlar. 1955'te Muammer Karaca Topluluğunda profesyonel sanat yaşamına başlar. 1960'ta Dormen Tiyatrosu'na geçer.

1961'de, bu toplulukta sahnelenen 'Sokak Kızı İrma'daki rolüyle en iyi kadın oyuncu olarak İlhan İskender Armağanı'nı kazanır. 1962'de eşi ile birlikte Küçük Sahne'de Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosunu kurarlar. Sokak Kızı Irma, Ferhat ile Şirin, Teneke, gibi pek çok oyunda rol alır. 1966'da "Teneke" oyunundaki rolüyle İlhan İskender En İyi Kadın Oyuncu Armağanı'nı bir kez daha kazanır. Aynı yıl Türk Kadınlar Birliğince "Yılın Kadını" seçilir. Haldun Taner'in yazdığı, Genco Erkal'ın yönettiği ve ilk olarak 31 Mart 1964'te sahnelenip uzun süre kapalı gişe oynayan "Keşanlı Ali Destanı"nda "Zilha" rolündeki başarısıyla ünü artar.

1971'de Hint Kumaşı adlı oyundaki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü üçüncü kez kazanır. 1979-1980 mevsiminde Mehmet Akan'la birlikte, topluluğun o güne dek sahnelediği oyunlardan Uzun İnce Bir Yol adlı bir derleme yapar ve gösteriminde oynar.

Edith Piaf'ın yaşam öyküsünden Başar Sabuncu'nun oyunlaştırdığı Kaldırım Serçesi adlı oyun ile müzikal sanatçısı olarak ustalığını gösterir. 1982-1983 sezonunda bu oyundaki yorumuyla Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü, İzmir Gazeteciler Derneği'nin Altan Artemis Ödülü'nü ve Milliyet gazetesinin 1983 Süperstar Tiyatro Oyuncusu Ödülü'nü kazanır. Engin Cezzar'ın uyarladığı ve yönettiği pek çok oyunda rol alır. Dramdan güldürüye ve müzikli oyuna dek her çeşit eserde rol alan Sururi, oyunculuğunun dışında Türk tiyatrosunda yöneticilik de yapar.

2017'de hayatını kaybeden eşi Engin Cezzar'ın ardından Gülriz Sururi de önceki gün sessiz sedasız yaşama veda etti... Her iki sanatçımızı da saygıyla anıyoruz...

Kaynak: https://www.posta.com.tr/gulriz-sururi-
61 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page