2003'TEN BUGÜNE YILBAŞI
Şenol YAZICI
2024 Yılbaşı Arifesi
BU MAÇIN KAZANANI ATATÜRK
Galatasaray ve Fenerbahçe Arabistan'da Riyad'ta yapacakları, seçilen yer nedeniyle uzun süre tartışılan Süper Kupa maçına dakikalar kala, Suudi yönetiminin formalardaki Atatürk temalı poster ve afişlere yasak getirmesi üzerine takımlar maça çıkmama kararı aldı ve yurda döndü.
Yansıyan bu. Gerçek nedir? Bir 40 milyon dolar sözü geçiyor, aslı nedir?
Ne, kim neden oldu da onca gösterişli stadyumumuz, bunca futbol ilgilisi seyircimiz varken neden tarihsel bir doku uyuşmazlığımız da olan Arabistan'da oynanıyor bu kupa?..
Bunları ve diğer ayrıntıları zamana bırakalım, manzaraya bakalım:
Şimdiden 2024 ışıl ışıl bir başka görünüyor.
Mucize gerçekleşiyor; ruh geri geliyor demek.
Yılbaşı, gerçekte kış gününde bir gülümseme, bir moral kazanma şansı veren; derin düşününce, nedir bu kırmızı aşkına yol açan saçmalık diyeceğiniz; içini ancak sizin doldurabildiğiniz şahsa özel bir kutlama günü değil artık, bir ulusa göre özel bir anlam kazandı, millileşti.
Tarih, tarih olalı ülkem böyle yılbaşı görmedi.
Bahçeli ve Cumhurbaşkanından henüz ses yok, ama Ömer Çelik bile alkışladı, önce Riyat'taki futbolcularımızın, ardından bütün futbol kulüplerinin ve tüm ülkenin, Türkiye'nin ulusal onuruna sahip çıkışını.
Şimdi tam zamanı; AKP isterse olmayacak şey mi var? Yıllardır, dünyaya inat, çocukları sabit saat uygulamasıyla karanlıkta okula gönderen onlar değil mi? Bundan böyle 29 ARALIK bizim özel miladımız olsa ya... Ne yani, bizim yılbaşı tatilimiz 29 Aralık'ta başlayıp 2 Ocak'ta bitse, Namık Kemal diyesi; kıyamet mi kopar?
Aksine tatil cenneti ülkemiz bir güzellik daha kazanır.
Kanunla yasayla olmaz, içten gelmeli...
Öyle olmadı mı, kendiliğinden doğmalı aşk... O zaman uğruna ölünür.
Demek kısmet bugüneymiş...
Orda olanları bir gözünüzde canlandırın; 22 tane futbolcu, 5-10 yönetici, ancak birkaç ekmeği derdinde taraftar; ülkenden uçak hızıyla 4 saat uzaktasın ve 90 dakika bir onursuzluğa katlansan milyonlarca dolar cebinde... Ne zor değil mi?
Sen futbolcusun, asker, politikacı değil, al paranı...
Biz tarafımızı, 1919 Mayısında seçtik. Yönümüz ATATÜRK'ün çizdiği yol; çağdaşlık... Siz bakmayın bu bölünmüş, parçalanmış halimize. O aramızdaki parti çekişmeleri, türlü iktidar hesapları, kayıkçı kavgası... Hele siz bizim bayrağımıza, ATA'mıza, vatanımıza ciddi ciddi bir dokunun da görün... vaat ettiğiniz ne olursa başınıza çalar, kapıyı çarpıp gideriz.
Görünen yılların en güzeli, en hayırlısı olacak gibi duran 2024 herkese kutlu olsun.
2023 Yılbaşı
Yeni yılı biraz daha ötelemek mümkün olsa... der gibiyim.
Her yeni yıla dörtnala koşardım. Hiç ayağım çekmiyor bu kez. Bu yıl yaşadıklarımızdan çok daha kötülerini yaşayacağımı öngörüyorum. Elle gelen düğün bayram da diyemiyorum artık. Çünkü görece daha iyi olan devlete sırtını dayamak da avantaj olmaktan çıktı, hatta bu sapla samanın birbirine karıştığı ortamda görünen eksiye geçti.
Dünya genelinde pandemi bitmiş gibi gözükse de sanki bir şeyler ekonomi dönsün diye saklanıyor hissi hakim. Kanıksadığımız Ukrayna ve Rusya savaşı burnumuzun dibinde sürüyor ve hala dünya için kıyametin zili olabilir bir potansiyelde...
İçerde ise varolan ekonomik sorunların, artık kimseyi şaşırtmayan günlük ritimle yağmur gibi gelen zamların yanına eklenen asgari ücretteki görülmemiş artış, 2008'de uygulanmaya başlayan EYT'den bunalan vatandaşa bu kadar kolay ve cömert çözüm, hiç de hayra yorulacak şeyler değil, geleceğin nasıl olacağının da ipuçları aslında. Hele bu hükümetin daha önceki uygulamalarını da bilip görünce... anlaşılıyor ki 2023 gerçek bir sırat köprüsü olacak.
Fark ettiğim başka bir şey daha var:
Fırsat oldukça insan ömrünün kısalığından yakınıyoruz, gel gör ki her günü can sıkıntısıyla geçirdikçe "oh be, bugünü de akşam ettik" diyoruz.
Yeni yıllar için de bu böyle; yıl geçmiyor ki öncekini aratmasın.
Ömrümüz yarı ömürlü gün mezarlığı...
Bakalım 2023'ün kaç günlük itibarı olacak?
2022 Yılbaşı
Çocukluğumuz şaşkın ördekler gibiydi; anlamaya çalışmakla;
gençliğimiz" kullanılmakla"; orta yaşımız "kandırılmakla" geçti.
Bakalım yaşlılığımızın tarihi nasıl yazılacak?
Merak ediyorum 2032'yi görürsek nasıl yazacağım bu kişisel tarihi?
Umarım ömrümü tanımlarken birileri "Ahmaklar Tarihi " diye yazmaz.
Dün birileri iyi, birileri kötüydü; kötülük de baktığın yere göre bir değerdir elbet. Sana kötü gözüken, birileri için iyidir mutlaka.
Ama beceriksizliğin, ahmaklığın nasıl bir değeri olur ki...
Bu da sorun edilmeyebilir , ne var ki adam, kadidi çıkmış, kendini Apollon sanıyor... Agora'da en iddialı haliyle adembaba kılığında dolaşırım, diyor. Sıkıyorsa gel de ayıp de...
Her şey bir yana yaşadığım ömrün en kötü yılıydı 2021. Üç ekmek alabiliyorsam ikisi çalındı. Coğrafya dediğin insanından soyutlanamaz ki; hal böyle olunca tabi ülkemin de...
Yarın yeni bir gün ve yeni bir yıl başlıyor.
Yazılışı bile güzel; 2022 .
Ne umut ama...
*
İyi ki geldin KALANDAR
/
İyi ki Gittin Eski Yıl...
ARALIK 2020
"Oh be, iyi ki gittin eski yıl..."
Ben bu sözü hep derim. Nasıl bir umutla sarılırım yeni yıla bir bilseniz, nasıl aşkla... Sonra günler aylar geçer, onca olumsuzluğa aldırmaz, bu yılın geçmişten iyi olacağına olan inancımla "Hoş geldin" demeyi sürdürürüm yeni yıla...
Sonunda da aynı kısır döngü, o replik hazırdır oysa....
Konuştuğum her insanda da öyleydi.
Bu yılsa , sizi bilmem ama , ilk kez, "iyi ki gittin eski yıl..." diyemiyorum, diyorum da öyle yürekten değil...
Demek ki içim 2021'e öyle kaygılı bakıyor.
"Sonunda , Corana gerekçesiyle yılbaşını da yasakladılar ya" diye değil, o başka bir konu... Yılbaşı pastamı onlar vermiyorlardı ki hükmü olsun...
Benim asıl korkum 2021'den... Başımızdaki bu musibet sürerken, en kötü haberler yayılırken, hükümetin açıkladığı vaka sayıları minnacık, ama çember daralmış, en yakın insanlarımızın ölüm haberlerini alırken, aşı yılan hikayesine dönmüşken, parasını ödemediğimizden ilaç alamıyoruz haberleri duyulurken, çevremde şimdiden işsizliğe, aşsızlığa mahkum olmuş insanlar çoğalırken, çamlardan sokaklara gözyaşlarıyla bakan bunca çocuk varken, dükkanlar kapanırken; ekonomi buyken...
Gelmesen de olurdu be YILBAŞI...
Belki büyüklerimizin verdiği müjdeler tutar, aşımız gelir, oluruz, biraz daha önümüzü görür, birbirimize önce şöyle doyasıya sarılır, sarılma deyip geçme bir gün değil, bir yıldır insan kokusu özlüyoruz, sonra korkmazsan sana da sarılır, gönlünce de ağırlardık seni...
Hiç bir şey olmasa bile yeni yılın gelişine bile deli gibi sevinen ben, ilk kez "bir yılbaşından" korkuyorum.
Bu pandemi bizden başka bir insan yaratacak...
Umarım, yanılırım da sonunda seviniriz. Razıyım, şom ağızlı olmakla kalırım.
Geçmiş yılbaşı yazılarını okumak ister misiniz?
Ben okurken, neden yıl sonlarında yeni yıla aşkla sarıldığımı anlıyorum.
Daha beterinin de olabileceğini nerden bilecektim.
Bilsem o günlerdeki halime şükrederdim.
*
İYİ Kİ GİTTİN ESKİ YIL
HOŞGELDİN KALANDAR
Talkınlar, fetvalar, başkalarının bahçesinde ağaç olmaya özenen, ama kendi bahçesinde dal bile olamayan bazı büyüklerimizin işini yapmak yerine kendini seçen halkının geleneğine, yaşamına ayar çekmeye çalışmaları ya da yerli yersiz yılbaşı çıkışları değil, Raina katliamı tuz biber ekti. Öyle ya alıştığımız, kendini bilmeyenlerin münferit olayları, şimdi planlı toplu katliama dönüşünce ...
VARGİT çiçekleri gibi kış ortasında pıtrak pıtrak açan YILBAŞI, öksüz bayram çocuğu durgunluğuyla geçti...
ZEMHERİ bile adam gibi kış, kar yapmadan, bir soğuk, bir sıcak... Sevinecek de bir şey de kalmadı şu uzun kış gecelerinde derken...
Sandığı karıştırınca ne bulmaz insan...
KALANDAR... Orda duruyordu, alternatif yılbaşı olarak...
Allahtan göremedikleri ya da eski takvime uygundur diyerek hoşgördükleri KALANDAR var. Deliye her gün bayram örneği, Yılbaşından çok ne var, ararsan.
Hem gavur icadı diyerek YILBAŞIna bakmayan büyük annem de sever KALANDARı.
Aynı tat yok belki, hep birlikte yapılan gibi olur mu, olmaz elbet. Ramazan neden güzeldir o kadar dersiniz ya düğünler... ya da hayvanları boğazladığımız, dünya kadar eti heder ettiğimiz Kurban bayramı?.. Birlikte cünkü...
O nedenle hazırlıksız yakalandım.
Yazma ilgisinin bir güzel yanı vardır; kendi tarihçiniz olursunuz, hem de en güvenilirinden... Geçmiş yıllara dair çok not buldum, yılbaşıları yazma ilgim artıyormuş demek... Dikkatle bakınca o günlerden bugüne adı değişse de çok bir şeyin değişmediğini şaşırarak gördüm, siz de ilginç bulacaksınız.
Öreneğin 2014 Zarrab'ıyla, Gezi olaylarıyla, ayakkabı kutularıyla, Elvan bebekle... ne biçim yıldı öyle...
Bu resmin bir yüzü, asıl resim cemaatin, rolüm bana dar geliyor ben de varım, demesinin dışa da yansıdığı yıllar değil miydi? Sonradan anlayacaktık ki iktidara oy desteği sağlayan bir cemaat, devleti ele geçirmiş bile , ama doymamış, mühür de ben de olacak diyor...
Sahi bunun oy potansiyeli neydi ki, bu kadar şımartıldı...
sonraki seçimlerde gördük, iktidarın oyunda bir azalma yoktu.
YILBAŞINA TAKANLAR ÇOK DA HAKSIZ SAYILMAZLAR; TAKVİMDE GÜN DEĞİŞTİ DİYE, MUKADDERAT DEĞİŞİR Mİ?
2018 YILBAŞI
Şu yılbaşına bir kızıyorum ki sormayın. Gavur icadı filan diye değil, mahalleye uydum diye alkışlamayın beni, saltanatımı bitirdi diye...
Ben KALANDAR doğumluyum. Yani çok uzun zaman YILBAŞI doğumlu şanslı çocuktum.
Sonra YILBAŞI çıkınca, ne olacak, KALANDAR'ın papucu dama atıldı, tabi benim de... Çare tükenir mi?
Ben de doğumumu YILBAŞIna taşıdım. Sahi...
Ama ona da gavur icadı kulpunu taktılar.
İyi de... Ben ortada kaldım.
İsa Aralık 25'te doğmuş, güya... Bir mağarada karanlık kuytu bir yerde... Sözde böylelerden biri bu... Gerçekte bilimsel hiçbir veri yok... Bu ülkede 50 yaşında olanların yüzde yetmişinin doğum tarihi kesinlikle kimliğindeki değilken, en şanslılarının ancak mevsimi, orak ayı, kiraz ayı...gibi anımsanırken 2000 yıl önce doğan Nasıralı bir kimsesiz çocuğun doğum tarihini bileceksiniz öyle mi?
Olsun, iyi ki de doğmuş, İsa çok derdim değil ama zemherinin ortasında gülümseyecek bir güne neden olmuşsa iyi adammış demek ki...
Oysa derin baksan günü güzelleştirmek için herkesin bir şey kattığını görürsün bu yılbaşı hikayesine.