Yaşamı Yakalamak
top of page

Yaşamı Yakalamak

Güncelleme tarihi: 21 Oca 2022



''Hayatta mutlu olma noktasını yakalamak için Sanatın gerekliliği''


İnsanın, yaşamını güzelleştirmek için ne yapabilirim, arayışlarının sonucudur sanatla uğraşmak. Yemeğe lezzet veren tuz misali yeryüzünün insana kattığı değerdir. Gerçeği görebilen insanın, aklıyla, elinin ve kalbinin birlikte hareket etmesidir. Taş taştır; ama Rodin’in elinde taş heykeldir. Renk renktir, doğada da uyumlu bir biçimde vardır; ama Van Gogh’ta renk, resimdir. Ses tüm doğada kesintisiz olarak vardır; ama ses Beethoven’de müziktir. Sanat, insan için bir üst eylemdir. Anlamsızlığa anlam katabilme çabasıdır.


Sanat yapmak ‘’beni gör’’ demenin en masum halidir... Sesinizi duyuramadığınız çığlıklarınızdır... Ruhunuzun izdüşümüdür... Aslında hayatı yaşamak bir kurgudan ibarettir. Oyuncusu da sizsiniz yönetmeni de. Kendi filminizi yönetmeye başladığınız an sahip olduğunuz gücün farkına varırsınız. Hayatınızın kaliteli olması için kendi değerinizi artırmak sanat yoluyla keyif verici hale gelir. Sanılanın tersine sanat bizi gerçeklerden kaçırmaz. Tam aksine insanlığın düşünsel kapasitesinin ulaşabileceği sınırları göstererek, kendi gerçekliğimize uyanmamızı sağlar. Eğer sanat olmasaydı, gerçeğin kabalığı katlanılmaz kılardı dünyayı. Sanatta güzeli , bilimde doğruyu arayan insan ruhu ve zekası, aslında kendini aramaktır. Sanat, insanın DOĞAYI ve GERÇEĞİ, dile getirmesidir.


Sanat, hayatın tamamlayamadığı boşluklardan doğar. Tek amacı bu boşlukları doldurmak değildir. Sanat yaparken duyulan heyecanın yerini hiçbir zevk tutamaz. Bireyin toplumsal hayatının içerisinde sendelediği anlarda tutunacağı bir dal olabileceği gibi, toplumun tüm bireylerinin, zayıf yüreklerine ruh götüren bir ağaç da olabilir. Kişilere ve toplumlara bambaşka bir bakış açısı sağlar. Yani sanat aynı anda hem bireysel hem de toplumsaldır. Robert Schumann sanatçının görevini ‘’İnsanların karanlık kalplerine ışık götürmek’’ olarak açıklar. Sanatın insan bedeninde ya da ruhunda hangi ihtiyacı karşıladığı önemlidir. Sanat bizlere, gündelik hayatın içerisinde sahip olmakta zorlandığımız duyguları, gerçekliğimizin dışında gezdirerek yaşatır. Gücü de hayal dünyamızda saklıdır. İnsana bir bütünün parçası olduğunu, yalnız ve değersiz olmadığını hissettirir. Kolayca vazgeçilmemesinin sebebi de budur. Sanat, bireyin sosyal ilişkilerini ayarlamasını, işbirliği ve yardımlaşmayı, doğruyu seçme ve ifade edebilmeyi, bir işe başlayıp bitirme sevincini tatmayı, üretken olmayı sağladığı için gereklidir. Sanatın, bir gün öleceğini bilerek yaşayan insanoğlunun kaygı ve korkularını azaltmak gibi sihirli bir yanı vardır. Ve hayatın zorluklarıyla baş etmenin en iyi yollarından biridir.


İnsan, ruhunu şenlendirmek için her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir resme bakmalı. Yakın zamanda kaybettiğimiz usta oyuncumuz YILDIZ KENTER gibi şiirleri içten okumalı. . Bazen ORHAN VELİ KANIK' ın dediği gibi gözlerimizi kapatarak, yaşadığımızı hissettiren seslere kulak asmalı. Bazen de yeteneğinin olup olmadığını sorgulamadan yaşadıklarını kaleme almalı ki yaşamın ve doğanın bilincine vararak sanatın içine girmeli...


Memleketim İzmir’in sevimli kasabası Urla’nın ‘’Sanat Sokağı’’ adında tarih kokan sokağını gezerken, içsel sıkıntılarınız bir nebze hafifler. Kendi tasarımı olan, el emeği göz nuru yapılan el işlerinin, takıların, resimlerin yanı sıra kaldırımda gitar ve keman çalan gençleri seyrederek coşma şansını yakalayabilirsiniz. Sanatın olduğu sokakta NE GAM NE DE KEDERE rastlarsınız. Sokak hayvanlarının yararına satış yapan, gülümsemesiyle içinizi ısıtan, kişilerden alışverişi zevkle yaparsınız. Eski taş binanın içine kurulan üretici kadın pazarında Türkiye’nin her yöresinden olan kadınların hünerlerini görerek, merak ettiklerinizi sorarak, her masayı keyifle seyrederek gezersiniz. Ege’nin bu küçük kasabasında Karadeniz’li bayanın kendi şivesiyle size ikram ettiği karalahana dolmasını, çeşitli otlardan yapılan börekleri, el açması baklavaları yerken, elinde tığ ve şişle yapılan el işlerine sahip olmak için can atarsınız. Sanatın en güzel YANSIMASI, ürettiklerini sergilerken kendileriyle gurur duyduklarını sizlerle ayaküstü muhabbettin sıcaklığından anlarsınız. Urla’dan Çeşme’ye doğru yol alırken Germiyan köyüne uğradığınızda yöresel kıyafeti üzerinde, elinde resim fırçası ve boyalarıyla bembeyaz duvarlara hayat veren Nuran Erden’i görürsünüz. Mütevazı halinin tam aksine yapmış olduğu harika resimlerle köye adeta can veren, ruhundaki tüm güzellikleri duvarlara yansıtan bu kadının hayat hikayesini kendi ağzından dinlerken, zeytin toplamaktan arta kalan zamanda, ruhunu yansıttığı resimlere bakarak ona hayran kalır, tebrik etmeden geçmezsiniz.


Sanat; insanın hayatını tanıyıp değiştirebilmesi için gereklidir. İnsan duygusal bir varlık olduğuna göre sahip olduğu ruh diğer varlıklardan onu ayıran en belirgin özelliktir. Beden sağlığı yerinde olmayan nice insanlar sanat yoluyla kendilerine çıkış noktası bulmuşlardır. Spastik engelli Serhat Demir ‘in ayak parmaklarıyla resim yaparak, şiir yazarak geçimini sağlaması takdire şayandır. Gözleri görmeyen Aleksandr Romanov’un ahşaptan yaptığı heykellerle insanları hayrete düşürmektedir. Kulağının duymaması, Beethoven’in 9.senfoniyi bestelemesine, dünyacı ünlü besteci olmasına engel olmamıştır.


Hayatta varoluşumuzun amacını sorgularken, kendimize sorduğumuz soruları yaptığımız sanatsal etkinliklerle cevaplamış oluyoruz. RUHUMUZUN YANSIMASI böylece ortaya sergilenmiş oluyor. Ölümsüzleşmenin diğer bir adı da sanat yapmak oluyor.


Sanat benim için insanın duygularının dışa vurum şeklidir. Kimileri sesinin güzel olduğunun fark edilmesine kadar söylediği şarkılardan kendince keyif alırken, kimileri de benim gibi yazı yazmayı öğrendiği andan itibaren çevresini gözlemleyerek önce zihninde sonra da bulduğu her kağıda yazarak, sanatın içine girmiştir… Yazdıklarımla hayatımı kayıt altına alırken, meğer kişisel gelişimimi, hayal dünyamın zenginliğini görerek, etrafımdakilere varlığımı haberdar etmek istiyormuşum. Öğrencilik sürecimde araştıran, inceleyen, sorgulayan bir birey olmamı yazdıklarımın sağladığını öğretmen olduktan sonra anladım. Yirmi beş yıllık öğretmenlik hayatımda öğrencilerimin bana yansıttıkları, ruhumdaki zenginliği onlara aktarabilmiş olmamdı.


Özet olarak; özgürleşmek, ruhunuzun sesini duyarak, onun ÇIĞLIKLARINI DUYURMAK için size uyan sanatsal etkinlik içerisinde olmalısınız. Yaşamın ucundan, kıyısından hatta yakasından YAKALAMAK için sanata elinizi verin. Kâğıda, duvara, deniz kenarındaki taşlara resim yaparak, yüreğinizi titreten şiirler, yazılar yazarak, sizi ve dinleyenleri coşturan şarkılar söyleyerek, çamura ruhunuzdaki fırtınanın rüzgarını üfleyerek, ahşap tahtayı oyarak, kendine uygun sanatsal olguyu bularak, hayatınıza anlam katarsanız, asla pişman olmayacaksınız.


‘’MUCİZE, kapılarını ancak kendisine inananlara açar’’kendime inanmamı sağlayan mucizemin Mavi Ada olmasından dolayı mutluyum. Mavi sevginin rengiyse; günleriniz maviliklerle dolu olsun . Her daim sanatla ve anda kalmak dileğiyle....

103 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page