Ekonomik Manzaralarımız
top of page

Ekonomik Manzaralarımız

Güncelleme tarihi: 29 Tem 2023


Şenol YAZICI

*

Bir varmış bir yokmuş, ülkemizin her yanından su fışkırdığı bir dönem ve o dönemde bitmez tükenmez kaynağıyla dolar akıtan bir sebil çeşmesi varmış... Düşünsenize olsaydı öyle dolar akan bir çeşme, her şey yoluna girer miydi? Yoksa ondan da yeni zenginler, yeni mağdurlar oluşturur muyduk?

En önemlisi bu susuzluk biter miydi?

Eğitmeden, üretmeden, istihdam oluşturmadan tanrı vergisi petrolün filan da yoksa hele...


Haksızlık etmemeli güzel günlerimiz de olmadı değil.

Ne var ki Atatürk' dönemi hariç, ötekiler pastırma yazları… Ekonomide bir türlü istikrar sağlayıp ahalinin yüzünü güldüremedik ama bolca heves ve umut yaratacak manzara koyduk. Bak o konuda dâhiydik dense az… Ne gün yüzü görmemiş anlayışlar, tarihi bizimle başlayan bizim kadar da ömrü olmayacak ekonomik çözümler, manzaralar denendi, gündem oldu. Bakkal dükkanı çalıştıracak dende ehliyetimiz yoktu ama bu ülke fırsatlar ülkesi, tutulduk, itibar gördük.


Hep rüyamız olsa da dolar akan sebil çeşmeleri göremedik ama son 21 yılda neler görmedik ki...


Hepsinin de savcısı bunlardı; duruma, havaya göre bugün suçladığına yarın sahip çıktı ya da tersi... En son Nas'la oturup Nas'la kalkarken, bugün uçan faizlerin de müteşebbisi kimler?


Daha çiçeği burnundaydı ama adam olacağı belliydi.

Çok geçmedi ki yeni icat anlayışlar boy gösterdi. Yeni aldığımız kimlikler 10 -15 L karşılığı değiştirilecekti. Sudan ucuz diyerek başladığımız kimlik değişimi hala sürüyor, ciplileri ise henüz başarılamadı, ne var ki 80 milyon insan, çarp 10 lirayla... gelirini hesapla...


Arabası olup da yolda gidenler kısa süre sonra ummadıkları bir tabloyla karşılaştı. Her gün doğal hızla gittikleri yollar artık bir engelli parkuruna dönmüştü. Her üç beş kilometrede azami hız sınırının düşürüldüğünü evlerine gelen yığınla cezadan öğreneceklerdi. İlginç olan neden sonra bunun için açılan davalarda verilen karardı. "Devlet vatandaşına tuzak kurmaz, iptaline... " deniliyordu.


Aralık 2021'de ansızın tırmanmaya başlayan dolar bir kaç gün içinde iki katına çıktı. 20 Aralık'ta bir gece yarısı operasyonuyla onca zamanlık ekonomik mezhebimizi bırakıp heter0doks olduk. 19 liraya yani iki katına çıkan dolar, geri çakıldı. Heveslenip son anda kefen parasıyla dolar alıp heterodoks trenine atlayan çok insan da bir kaç saat içinde ciddi anlamda yoksullaştı. O günlerde ekonomiden sorumlu, tezgahı bilen, hatta kuran kişiler feryat figan ağlayan halkı nasıl avutuyordu biliyor musunuz?

" Merak edilecek bir şey yok, zenginlere bir şey olmadı; ne olduysa garibanların küçük paralarına oldu."

Ne teselli ama...


Oysa topu topu iki buçuk senecik parasını dolar olarak saklamayı başarsalardı hepsi köşe olacaktı. Çoğu borç aldıkları paralarla döviz almışlardı, nasıl yaparlardı bilinmez, ama yapsalardı işte...


28 Mayıs 2023'te yeni yönetimini büyük umutlarla seçen ülkem daha ne olduğunu anlayamadan 3-5 gün içinde Ortodoks mezheple tanıştı. Çok zamandır yerinde sayan dolar yeniden hızla yükselip, %30 değer kazandı. Zamanında ayılıp da Ortodoks trenine binmeyi başaramayan çok insanın parası da böylece pul oldu.


Yeni gündeme geldiler diye yeni icat oldular sanmayın, Nebati sizle resmen geyik yapmak için öyle anlattı, bizim Marks'tan beri var bu iki yol da... Biz de Atatürk'ten beri hepsini zaman zaman, en çok aşure çorbası gibi, katıp karıştırıp kullanırız.


Burada esas olan olgu; ekonominin teşvik ve denge yoluyla mı, yoksa baskı ve denetim yoluyla mı düzenleneceği sorunudur. Genellikle heterodoks ekonomi olağanüstü ve acil durumlarda devletin piyasaya bir müdahale biçimidir denilebilir. Onun aksine ortodoks ekonomide arz-talep dengesine bağlı yerleşik kurallar ve liberal bir piyasa bulunur. Bir örnekle anlatırsak evlerin ederleri kirasının 20-30 yıl arasında ederiyle hesaplanır. Kirası bu uyduruk krizden önce belirlenmiş, kiraya verilmiş 3+ 1 bir ev büyük şehirlerde ortalama 2000 L kira ederken, satış bedeli de 25 yıl (300 ay) * 2000= 6.00.000L satış bedeli ederken, bugün 2,5 milyon liraya 2 odalı daire bulunamıyor, bulunsa kaça kiraya verirdiniz, % 25 le zamla 2500L. ya mı? En az 7.000 Lira istemeniz doğal değil mi? Bu faizi sınırlayan, doların yükseleceğini bile bile faizleri düşüren, ama dikkat edin milyon dolarlık işyerlerinin değil, geçimini onunla sağlayan garibanın üç kuruşluk evinin kira gelirini sınırlayan anlayış, ancak Güney Amerika’da; Brezilya’da Arjantin’de uygulama alanı bulan bir heterodoks yaklaşımdır. "Rasyonelleşeceğiz artık," diyerek, faizleri yükselterek işe başlayan Şimşek ve ekibi bunu kurallarıyla oynayabilirlerse Ortodoks ekonomiyi uygulayacaklardır.


Bakalım buradan nereye atlayacağız? Umalım tepeüstü değil de çivileme olur...

*

Benzine gelen ÖTV zammı şok etkisi yaptı.

O gün yediden yetmişe ülke aynı şeyi konuşuyordu.

Oysa seçim sonrası gelen zamlara alışkın olmalıydık, son bir ayda fiyatı yüzde elli artmış, 30 liraya merdiven dayamıştı. Yine de bu kez gelen 6 liralık ÖTV zammı en rahat bütçeleri bile zorlamış olmalı. Yavaş yavaş artırılan ısıda haşlandığını anlamayan kurbağa teorisi doğruymuş, alıştıra alıştıra... Bu boyutta bir zam gerekiyordu ayılmak için, neye uğradığını şaşırdı millet.


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Körfez ülkeleri gezisine çıkmasına az kala, imzaladığı bir kararname ile özel tüketim vergisini (ÖTV), benzin ve doğalgaz gibi petrol ürünlerinde artırdı.


ÖTV artışı yalnızca akaryakıt ve doğalgazla sınırlı kalmaz. Başta bu günlerin gözde yatırım aracı otomotiv sektörü olmak üzere başka alanlarda da benzer düzenlemelerle artış sağlanacak ve bu da o ürünlere zam olarak yansıyacaktır. Çünkü sağır sultan bile biliyor ki hazine tamtakır... Ortak paydaları bol keseden vaat olan iki seçimden çıktık, ama daha da önemlisi biz hovardalıktan vazgeçmiyoruz.


Anlamadığımız ne biliyor musunuz; devlet biziz aslında. Hükümet ya da iktidar dediğimiz bizim o dönemlik rol biçtiğimiz aktörler. Devletin öz kaynakları, askeri de biziz, ekonomik gücü de... Vaatleri en yüksek perdeden tutabilirsiniz, borçlanacak, ödeyecek biziz. Sadece azdan az, çoktan çok...

Gerçi uygulamada bizde o da öyle olmuyor ama... Hiç zam alamayan dilim hangi grup biliyor musunuz? 7500 TL ve altı, yani en az emekli maaşı alanlar...


Memura yapılan seyyanen zam nerden çıkacak? Ek bütçenin yarısı açık kaldı, bir kaynak yaratılmazsa devlet ödeme güçlüğüne düşecek. Sadece ÖTV’de artışla yetinilmeyecek, devletin gelir kaynağı olan neler varsa hepsine zam gelmesi kaçınılmaz. Bazıları şimdiden zamlansa da bunlar sadece ipuçları, her çeşit vergi her fırsatta artacaktır. Ücret ve maaşlardaki artışlarsa işin sırrı orda zaten, asla o hıza yetişemeyecek.


Bu arada 7500 lira ve altı maaşı tek kuruş artırılmayan emekli ne yapacak?


Bu ülkede geçmişi anımsayan her yetişkin bunu bilir, o nedenle benzine zam haberi ürküttü ama hiç şaşırtmadı. Bugün yapılan, daha önce gördüğümüz, 1994 ve 2001 dolayımlarında uygulanmaya konulan reçetelerin bir benzeri aslında.


Tek farkı o günlerde bu acı reçeteyi İMF eliyle yaparken, bugün kendi ellerimizle uyguluyoruz. En ciddi ameliyatları yapacak kadar deneyim kazandık demek ki. Ne var ki ayağımızı yorgana göre uzatmayı, yani itibardan tasarruf yapmayı hala öğrenemedik başka.


Bunu kafamıza kazımalıyız. Her durumda yeni arayışlarımız sürecek... se de öz kaynaklar üzerinden yapılabilecekler fazlasıyla yerine getirildi, ekonomimiz yabancı paraya ihtiyaç duyuyor. Ancak olanaklar ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. TL- için iş kolay, ihtiyaç duyulan miktar kadar para basılıp piyasaya sürülüyor. ATM’lerden çektiğimiz TL’ler o sebeple genellikle gıcır gıcır. Ancak yabancı para başka bir şey, darphanede basılamıyor. Dışarıdan bir yoluyla edinmek gerekiyor. Hem de meşru olacak yöntemlerle...


Turizm ve ihracat gelirlerine ek olarak Dolar, Euro cinsinden yüksek miktarda yabancı para bulmak temel koşul. Hem de bir kerelik değil, düzenli ve istikrarlı olarak...


Birleşik Arap Emirlikleri, 15 Temmuz uğursuz darbe girişimini finanse eden ülke olarak ilan edilmişti. Suudi Arabistan ise İstanbul’daki başkonsolosluk binasında gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı infaz ettirendi. Ama bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce araya mesafe koyduğu, haklarında asla olumlu konuşmadığı bazı ülkelerle arayı düzeltme çabasında.

,

Yapacağı gezide bu iki ülkeye de uğranılacak. Beklenen, yabancı para ihtiyacımızı karşılayacak kadar oralardan ülkemize kredi açılması…


ABD’nin de, İsveç’in NATO üyeliğine onay verme karşılığı olarak, Türkiye’ye 11 ile 13 milyar Dolarlık bir kaynak için aracılık yapabileceği Amerikalı gazeteci Seymour Hersh tarafından duyurulmadı mı?


Atatürk demiş ya; "Ekonomik özgürlüklerini koruyamayan ülkeler bağımsızlıktan söz edemezler," diye... boşa değil. Borç verecek ülkeler, paranın yerinde kullanılmasını ister; kredi açacakları ülkede ortamın hazır, koşulların yerine getirilip getirilmediğine bakarlar.

ÖTV artışı ve ondan dolayı temel ihtiyaç maddelerine gelen zammın Körfez ülkeleri gezisi öncesine denk gelmesinin anlamı o işte: En son benzindeki artışla gündem olan zamlar, ÖTV'nin yükseltilmesiyle iğneden ipliğe bu kez daha yüksek zamlar geleceğinin göstergesi aynı zamanda.

Kendi içimizde de önlemler alıyoruz, diyoruz eşe dosta; en çok da borç verecek ülkelere...


Muhalefet bu gelişmeye sert karşı çıkıyor. Ama her zamanki gibi kadife bir eldivenle... Daha önceden de yapmışlardı bunu, açıklamaları da "mağduriyet yaratmayalım," oluyordu. Neyse vardır bir bildikleri. Ama halkın yoksullaşmasına ses çıkarmak muhalefetin asli görevidir, beklentilerini yani oy hesabını da oradan sağlar. İyi de iktidarın yanında yer alan partilerin liderleri de “içimize sinmedi” havasında.


Rahmetli Ecevit başbakanlığında yapardı bunu da kargalar bile gülerdi. Önce MHP, memurlara yapılan, ama emekliye verilmeyen seyyanen zamda "içime sinmedi" tavrındayken, şimdi yeni Refah partisi ve Mustafa Destici de ÖTV artışı için aynı tavırda... Hatta AKP içinden "...sela okunurken zamların duyurulması kirli bir operasyondur..." denilmesi en ilginci.

İyi de memur emeklisine verilmeyen seyyanen zam, emekli milletvekiline, eski başbakanlara gizli kapaklı verilirken onay veren siz değil miydiniz?


Algı ustası, çatlak ses çıkmaması konusunda aşırı dikkatli olan AKP'de bu aldırışsızlık doğal değil, ama yeni dönemin de yükseleni olacak gibi... İyi polis kötü polis, biz de demokrasi var hali... Yine de oylamalarda onay verip ardından bu yakınma hali hiç inandırıcı değil, hatta tuhaf... Bu yakınma rahatlığına ve sonuçlarına bakınca epey de sürecek bu hal, işte orası korkutucu... Ardı gelecek demektir. Hem zamların hem de bu tip yakınmaların …


Gülmeden izlenmez bu, öyle teatral. Ne var ki tezekle çalışacak arabalar yapılıncaya kadar dar gelirlinin gülecek hali olmayacak. Çünkü yakıt öyle bir şey, her alanı etkileyecek bir kalem...



Daha önce çıplak maaş yönünden çalışanla, aynı işten emekli arasında göze çarpar bir fark yoktu. En çok %10 gibi... Hepsi sıkıntıdaydı.


Buna da ücrette sosyal barış deniyor. Yani bir bölüme güzellik yapmaktansa hepsini mağduriyette eşitleme... Daha katlanılır oluyor demek ki...


Şaşılacak iştir ama insan bu eşitlikten bile bir teselli bulurmuş. Nasılsa herkes aynı der gibi... Öteki durumda da birilerinden iyi olmakla da bir avunma... İnsanın zifirini karartan bir yan var onda; ya senden iyi durumda olanlar... Onlar daha zor durumda gibi...


Son "rasyonalize etme" uygulamaları sonucu emekliyle çalışan memur arası maaş farkı yüzde yüz gibi inanılmaz boyutlara çıktı. Birileri kâğıt paraları alırken birilerine de bozuklukluklar kalacak sanki. Paran kadar konuş denecek artık...


Öte yandan zamlar, enflasyon... ve gelirler ortada. Çalışan birkaç aylığına rahatlatılırken, emekli yoksulluğun ve sefaletin en derinine şimdiden mahkum edildi.

Şimdi çöl sıcakları var, ama görünen KIŞ, şanssız bedevi soğuklarıyla geçecek... * Halkın bir bölümü, kendim ettim kendim buldum derken ötekiler çaresiz sarılacak bir dal arıyor. Umut bağlanan "millet ittifakı" dağılmış, ikbal arayan kırk başlı bir siyasete dönüşmüş. İnsanın gözleri Ecevit'i arıyor; "nerde kalmıştık?" diyecek Karaoğlan'ı... Ve liderleri yaratan kırılma anlarını hissediyor, ne kadar lider yoksunu topraklara mahkumum diye de hayıflanıyor.

Yine iktidar kanadından çıktı o kurtarıcı ses. MHP, emekliye yapılan zammı kınadı, çalışan memura yapılan 8.000 lira zammın onlara da uygulanmasını talep etti.

MHP'ye kökten karşı olan çok emekli ailesi, yerel seçimlerde ezberini bozarak oyunu MHP'den yana kullanmaya karar vermişti ki olayın bir kurmaca olduğu, AKP'yi ikna edemediği ve çok da ısrar etmediği görülecekti. Nitekim ondan sonra da irili ufaklı diğer iktidar ortakları seslerini yükseltmeye, laf olsun torba dolsun örneği sızlanmalara başladılar.


Hiçbir sorumluluk ve risk almadan birden iktidar olan bu partiden ne bekleniyordu ki konumunun nimetlerini tepip ilk seçimde yok olma riskini göze almasını mı?

Beklenen olmadı; BAHÇELİ'ye uyan bir çıkış ve ittifakta en küçük bir sarsıntı görülmedi. Aksine İSVEÇ sendromuyla boğuşan, sert çıkışlarından nasıl döneceğini düşünen iktidar, konuyu inanılmaz bir beceriyle hiç gündemde olmayan, hatta rafa kaldırılmış AB beklentisine çoktan bağlamıştı. Son servis edilen, İSVEÇ gelecekte bize destek olacak, yarın bir İSVEÇ ÇAKISI gibi maymuncuk olup AB kapısını bize açacağı müjdesiydi. Kamuoyunu yatıştırmayı, perdelemeyi de emekliye yapılan tarihi haksızlığı gündem yaparak çözebilirlerdi.


Yani MHP, iyi polis rolüyle üç günlük kahramanlığı yeğleyip kabul görmeyeceğini çok iyi bildiği halde emekliye yapılan haksızlığa güya karşı çıkmıştı. Ama en güzeli bunu AKP kurmaylarının karşılama şekli, takdire değer...

"Olabilir..." dediler, "Hele bir reis dönsün..."

Bu ülkede birkaç gün 16 milyon , onların eline bakanlarla en az 30 milyon, insanın gözbebeklerinde Bahçeli resmi, gönüllerinde sıcacık umutlar sabırla beklediler.


Siyaset işte...

İyi de tüm bunlar olurken, başta CHP olmak üzere, İYİ partisi, Gelecek, DEVA, HDP, hatta meclisin yeni konuğu... yani "milli muhalefet" neredeydi? Yoksa yeni ''mağduriyetler yaratmamak' için mi hepsi de tam ehliyetli seçmen olan 30 milyon insanın sorununu konu etmiyorlardı.


Sahi seçimdeki fark neydi: 2,5 milyon mu?

Ne büyük hovardalık,

Ne büyük asalet...


Tüm bunlara karşın CHP'nin yeni, ama eskisinden çok iyi bildiğimiz emanet milletvekili Sarıgül'ün dediklerine ne dersiniz? "İkinci taşıt vergisi için yapılan oylamada muhalefet milletvekilleri topluca daha duyarlı davranıp engelleyebilirdik, bunun için özür diliyorum."

Düğün geçmiş, kınayı ne yapacağız diye soruyor; ne yaparsınız, siz olsanız, nerenizle bilmem ama, gülmez misiniz?


Ahali, iktidarın özellikle ekonomik uygulamalarından şikayetçi, ama ortada elle tutulur bir muhalefet göremiyor ki, ilk seçimde ben size gösteririm desin.


Sezar'ın hakkı Sezar'a, bu iktidarın birkaç şeyine hayran kalmışımdır: Biri, 10 yıl boyunca yarattıkları o sihre ve alıştırdıkları ekonomik rahatlığa, öteki algı yaratma ustalıklarına, diğeri katran kuyusuna beyaz elbiseyle düşseler bile hiç leke almayışlarına, bir diğeri de CHP'nin başı çektiği muhalefetle ilgili yakınmalarına ... Yakınmakta haksızlar mı? Yirmi küsur yıldır, muhalefetten iyice sıkılmışlardır, öyle ya kendi performanslarını bile gerçek anlamda test etme şansları olmamış gariplerin.

*

26 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page