top of page
1/1074

Bir KATRAN ve TÜY Öyküsü




Red Kit okuyanlar bilirler. Kumarda hile yapanları, ilaç diye çeşme suları satanları cezalandırmak için çırıl çıplak soyup önce katrana, ardından kaz tüylerine bularlardı. Sonra da kısa bir ray bulur, el ve ayaklarından bağlayıp üstüne astıkları talihsizi dolaştırırlardı.


Bu tuhaf, bildiğimiz cezaya hiç benzemeyen, insanda karşı konulmaz bir gülme isteği uyandıran eylemin salt çizgiroman çizerinin eşsiz bir hayal gücü ürünü olduğunu, hayatta bir karşılığı olmadığını sanmıştım çok zaman.

Oysa;

Karalama ve tüylenme, gayriresmî bir şekilde adalet veya intikam sağlamak için kullanılan bir umumi aşağılama ve cezalandırma biçimiydi. Feodal Avrupa'da ve Yeni Çağ’daki kolonilerinde, ayrıca erken Amerikan hudutunda çoğunlukla bir tür çete intikamı olarak kullanıldı.

Amerikan Tarihinde Resmi Uygulamaları da Görüldü


Minnesota, Luverne'den Alman-Amerikalı çiftçi John Meints, 1. Dünya Savaşı sırasında, savaş tahvillerini desteklemediği iddiasıyla Ağustos 1918'de katran ve tüye bulandı.[1] Minnesota tarihçileri bu olayı Birinci Dünya Savaşı sırasında Minnesota'daki yerlilik ve Alman karşıtı duyarlılığın bir örneği olarak gösterdiler.[2]

Ölüm yok, kan yok, ama çarpıcı... Çünkü cezanın anlamı kişi yaşarsa ortaya çıkıyor, inanılmaz bir rezillik, kaldırılır gibi değil.


Özetle bir protesto eylemi, ama önce yakıştıramama, şaşkınlık, kınama ünlemi de... Gerçekten edebiyata yakışır bir ironi taşıyor, başlıbaşına bir metafor da...


*

CHP'de yenilikçiler, yanı ÖZEL ve arkadaşları, beklenilen değildi, sadece seçim sonrası bir yangın yerine dönen CHPnin daha fazla kankaybına uğramasını engelleyecek bir çıkıştı. İnsanlara umut verdiler, gerçek rasyonel bir değişimin habercisi olacak gibiydiler başlangıçta. Bir ölçüde başardılar da... Tayyip Erdoğan karşısında hiç de küçünsenmeyecek %48 oranında oy alan, ama sonuçta kazanamayan, "Değişim gerekliyse onu da ben yaparım, ama şimdi değil seçimden sonra..." diyerek ipe un sermeye çalışan Kılıçdaroğlu'nu deyimin tam anlamıyla yakapaça alaşağı ettiler.

Keşke karşılarına duvar gibi dikilen yerel seçimler bu kadar yakın olmasaydı... Çünkü bir partinin liderinin gerçek mihenk taşı seçimdir.


CHP kamuoyu, açık çek vermiş gibiydi, olabilecek kimi hatalarını görmezden gelmeye hazırdılar, sonuçta işin acemisiydiler. Ciddi bir seçim onları bekliyordu. Tam bir performans sınavı olacaktı. Seçmenin afedemeyeceği bir şey vardı; seçimde ellerinde de olanları da kaybetmek. Esas olan budur. Bir partinin lideriysen kullanacağın yöntemlerden daha çok seçimde göstereceğin başarı seni ayakta tutar. Bu sağlanamıyorsa Kılıçdaroğlu'nda olduğu gibi izlediğin yollar ve yöntemler tartışılmaya başlanır.


İlk ciddi acemiliği Eskişehir'in efsane belediye başkanı Y. BÜYÜKERŞEN'de sergiledi yeni yönetim. 25 Yıldır başkan olan Büyükerşen, Eskişehir'de bir olmazı olur yapmış, ülkenin hiçbir yerinde CHP tarihinde olmayan bir başarıya imza atmıştı. Ne varmış 84 yaşındaysa? Yaşlılığından dolayı tasfiye edildiğini ve kırıldığını ilan ederek bıraktı koltuğu. Sonra İzmir... İzmir ki CHP'nin kesin başarılı olacağını düşüneceği birkaç ilden biri. Başkanın belirlenmesi büyük sıkıntı oldu. Varolan belediye başkanı Tunç Soyer'ın aday gösterilmeyişi medyada açık protestolara neden oldu, belirlenen yeni aday da profili düşük bulundu, herkesin olumlu oyunu alamadı.


Çankaya belediyesinden memnuniyetsizlik sesleri yükseliyor, aday gösterilmeyen birçok CHPli belediye başkanı da türlü suçlamalarla CHP'den istifa ediyor gürültüyle.


Belki de doğal bunlar, ebedi başkanlık diye bir şey yok ki...


Daha irili ufaklı bir çok sorun kaynıyor CHP kazanında, ama biri var ki tek başına çarpıcı bir örnek olmaya aday... O da Hatay...

CHP adaylığı tartışmalı hale gelen varolan belediye başkanı Lütfü Savaş'ı aday gösterdi yeniden. AKP ile siyasete başlayan Savaş, sonraki iki dönemde CHP'den Hatay Büyük şehir belediye başkanı olmuş. Tıp fakültesinin kurulmasında da rol alan Savaş, deprem sonrası oluşan kaos ortamında depremzede Hataylıların bazılarının yakındığı biri haline gelmiş.


ÖZGÜR ÖZEL'DEN AÇIKLAMA ALTERNATİF BULAMADIK

Konuyla ilgili Gazeteci İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Kırsaldan acayip oy alıyor ve başka isimleri koyduğumuzda kaybediyoruz. Alternatif bulamadık." dedi.

"Çok uğraştık, dört kez ölçtük." diyen Özel, depremde sorumluluğu var mı sorusuna, "Deprem meselesinde nasıl bir sorumluluğu var, onu bilmiyorum. Ben Hataylılara sordum. Sonuçta kaybetmek üzere bir şey yapamam ki. Beş birim oy çıkıyorsa, üç birim çıkanı koysan seçimi kesin kaybedeceksin. Burada Lütfü Savaş kesin kazanıyor gibi görünmüyor ama kazanabileceği görüşü çıkıyor." açıklamasında bulundu.

Beri yandan Hataylılardan medyaya erişim şansı bulanların oluşturduğu kamuoyu tepkili. "Lütfü SAVAŞ olmasın da kim olursa olsun. CHP başka birini aday göstersin biz üzerimize düşeni yaparız," diyorlar.

Hatay'da geçen seçimlerde ağırlıklı CHP.

Belli ki deprem travmasının derin etkisi var, bir kurban arandı ve 3 dönemdir belediye başkanı olan Dr. SAVAŞ bulundu. O da istifa etmeyi kabul edecek gibi durunca...

İşin aslı ne, kim bilebilir. Türkiye tarzı siyaset bu; hasımlarını yenmek üzerine kurulu değil, yemek üzerine kurulu.

CUMMHURBAŞKANI, Hatay'da yaptığı konuşmada " Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez." dediği herkesin bildiği. Deprem sırasında herkesin tanıdığı aslen Hataylı olan futbolcu Gökhan Zan iyi partiden ayrılıp İşçi Partisinin milletvekili adayı oldu.

Görünen Hatay'da işler zora sokuldu.

Her ne kadar akla, CHP oylarının en yüksek olduğu kentlerde sorun mu arıyor, geliyorsa da bu çok haklı bir soru olmayacaktır. Bir kentin tabanında o ilgi varsa adayların çokluğunu açıklamaya yeter.


Şunu anlamak zor değil, her kararın yandaşı olacağı gibi karşıtı da olacaktır. Bunu görmek için lider olmaya gerek yok, sadece biraz yaşanmışlık istiyor. Liderler galiba buradan sonra belli oluyor. Kaybedersen hele...


KILIÇDAROĞLU 2 PUAN DAHA ALSAYDI kimse yöntemlerini sorgulamayacaktı, ne var ki alamadı ve her yaptığı göze batar bir kusura döndü.


Yerlerinde olmak istemezdim.

Ne var ki unutmamalı ki orda olmaya heveslenen de onlar. Bir yığın emekle ve hevesle oraya geliyorlar, başarılı olurlarsa nimetlerini de tepe tepe kullanıyorlar. O halde sonuçlarına da razı gelmeliler.


Cumhurbaşkanlığı sistemi ikiden fazla, çoklu adayı kaldırabilecek bir sistem değil. AKP ve KILIÇDAROĞLU bunun bilincindeydi, o nedenle hiç kan benzerliği olmayan bütün partilerle iş birliği yaptılar ve son seçim kıran kırana geçti ve ikinci tura kaldı.

Peki şimdi değişen ne var ki CHP''nin iki görünür genç lideri "bizi seven gelsin," modundalar.

Şu anda en büyük parti hala AKP. Böylesi bir seçim sadece AKPnin işine yaramaz mı?


Bir yanım " Yetti artık, seçmenini mecbur sanan CHP bir ince ayarı hak etti, belki alacağı yenilgiyle burnu sürter, bundan sonra haddini bilir," derken, öteki yanım eski alışkanlığıyla kaygılanmaktan vaz geçmiyor.

Onu bunu bilmem ama bu değişim türküsüyle işi götüreceğini sanan CHP, UMALIM spontane, ama müthiş pragmatik, "Vallahi, billahi değişimi de getireceğim, bana seçim sonrasına değin zaman verin..." diye feryat ederek giden, Erdoğan'a karşı bile hiç yalansız %48 oyu ne yapıp edip bulan Kılıçdaroğlu'nu mum yakıp arar duruma düşmez ...


Tabi o gün ,gelmesin de, ama gelirse, halkın da infialle, aklı başında gözüken, büyük büyük laflar eden, ama herhalde deneyimsizliğin kurbanı olan kimi CHPli YÖNETİCİYİ katran ve kaz tüyüne bulayıp dolaştırdığını düşünmek istemiyorum...


42 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/2

mavi

ADA

2002

Hayat ve Sanat

Emek veren herkesin ADAsı

  • LinkedIn - Beyaz Çember
bottom of page