HALK SAĞLIĞI
top of page

HALK SAĞLIĞI

Güncelleme tarihi: 11 Oca 2022



Halk sağlığı deyince akla ilkin kamusal sağlık hizmetleri gelir. Bu hizmetin sürekliliği parasız, güvenilir ve denetlenebilir olması hayati önemdedir.


Sağlık hizmetlerine erişim hakkı en temel ve vazgeçilemez insan haklarındandır. Bu temel, zorunlu hakkın gerçek anlamda yerine getirilmesi ise koruyucu ve iyileştirici sağlık hizmetleri sistemi ile mümkündür. Koruyucu tıp hizmetlerinin merkezi olarak planlanıp, tüm yurttaşlar için eşit olarak uygulanmaya konulması sağlıklı ve mutlu bir toplum olma yolunda atılması gereken en önemli adımların başında gelir. Aksi durumda, toplumun sağlık sorunlarını çözümü içinden çıkılmaz bir hal alır.


Tüm hizmet alanlarının olduğu gibi sağlık hizmetleri de kamusal bir anlayışla gerçek çözüme kavuşturulabilir. Hizmet alanlarının özelleştirilip piyasalaştırılmasıyla hizmet alan ve verenin tanımı da farklılaşacaktır. Sağlığın özelleştirildiği koşullarda hasta artık hasta değil, müşteridir. Kurum da serbest piyasa şirketidir artık. Müşteri çok para harcayabildiği oranda ilgi alaka görecektir.


Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi dolayısı ile küçük bir zümreye çok büyük miktarda para akıtılacaktır. Toplumun yoksul kesimleri ise sağlık hizmetlerine erişimden bir şekilde men edilecektir. Yaşadığımız pandemi/salgın koşullarında yurttaşlar tüm sağlık hizmetlerinin kamulaştırılmasını acil olarak talep etmelidir. Talep, tüm taraf gruplarıyla örgütlü bir şekilde ve sürekliliği olursa ses getirecektir.


Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 salgını sürmektedir. Salgının seyri, taviz vermeden ciddi tedbirler alan ülkelerde kontrol altına alınabiliyor. Sözde tedbir alan ülkelerde ise hasta ve ölü sayılarındaki artışları üzülerek görmekteyiz. Ülkemiz de de mart ayından bu yana salgın etkisini artırarak sürdürmektedir. Ülkemizde covid-19 bulaş etkisinin hasta ve hastalıktan ölme sayılarının ağustos ortalarından itibaren yükselmeye başlamasının ana nedeni alınan tedbirlerin hazirandan itibaren kaldırılmasıdır. Tedbirlerin kaldırılması ise sermayenin talebidir. Sermaye bu süreci fırsata çevirmek istemiştir. Salgın döneminde işsizliğin artacağı dolayısı ile iş bulmanın zorlaşacağı korkusu ile tam gün çalışma hayatı birçok işletmede sürmüştür. Yani işçilerin, emekçilerin sağlığı hiçe sayılmıştır. Patron eliyle sendikasızlaştırma faaliyeti bu dönemde hız kazanmıştır.


Kurban Bayramı kutlamaları, düğünler, salgın denetimi yapılmadan çalışan işletme ve fabrikalar, asker uğurlamaları, eğlence partileri, toplu namazlar vb. gibi sosyal mesafenin sıfırlandığı, maske takmada ki boş vermişlik hasta ve hastalığa bağlı ölüm sayılarını iyice artırmıştır.

Ülkemizde salgına bağlı hasta ve ölüm sayısında da bilinmezlikler sürmektedir. Sağlık bakanlığı verilerini TTB, SES gibi sağlık örgütleri gerçek bulmamaktadır. Bağımsız sağlık örgütleri, bulaş ve bulaşa bağlı ölüm sayılarının resmi kurumların bildirdiğinin çok üstünde olduğuna dikkat çekmektedirler. Bu dikkat çekmenin amacının ise insanları yaşatma yönünde daha ciddi tedbirlerin alınması ve daha iyi sağlık hizmetlerinin verilmesi içindir. Bunun gerçekleşmesi için de tüm sağlık kuruluşlarının acil olarak kamulaştırılması, doktor, hemşire ve diğer tüm sağlık personelinin bulaştan korunacak donanıma sahip olması, ücretlerin artırılması, gerçek anlamda moral motivasyon desteği verilmesi ve acilen ihtiyaca uygun yeni sağlık personelinin ataması yapılmalıdır.


Dünya genelinde 9 Eylül 2020 tarihi itibariyle toplam covid-19 vaka sayısının 27.7 milyon, can kaybının ise 900 binin üzerine çıktığı bildirilmektedir. Resmi istatistiklere göre Türkiye’deki vaka sayısı ise 284 bin 943 olurken, can kaybının da 6 bin 782 olduğu bildiriliyor.

Covid-19’a karşı hastalarını iyileştirmek için fedakarca çırpınan başta doktor ve hemşirelerimiz olmak üzere sağlık personelimizden de ciddi kayıplarımız oldu. Hakları nasıl ödenir bilemiyorum… Bu konuda da çok üzgünüz.


Sağlık Bakanlığı, sağlık emekçilerinin salgın koşullarındaki sağlık haklarını ve ekonomik olarak gerekli iyileştirme tedbirlerini tek taraflı olarak değil, bilim çevreleriyle ve emek örgütleriyle birlikle planlayarak karara bağlamalıdır.

Halk sağlığına verilen değer toplumun varlığına, mutluluğuna verilen değerdir. Bunun gereği de sağlığa ayrılan bütçenin bu alandaki tüm ihtiyaç ve yatırımları üst düzeyde karşılayabilecek oranda olmalıdır.


Devletin sadece kamusal alanı sevk ve idare etme görevi yok. Devletin en önemli görevlerinin başında yurttaşlarının yaşamlarının korunması ve iyileştirilmesi vardır. Bunun için de tüm haklara özgürce erişimin önü sonuna kadar açılmalıdır. Yazımı fedakar sağlık emekçilerinin durumunu çok iyi anlatan "Düşmezse Düşmesin Yakamızdan Ölüm" şiirinden bir kesitle bitirmek istiyorum:


" Düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm

Bizim üstümüze güneş doğacak gülüm

Gülüşüne bin kurşun sıksa da ölüm

Unutma ki umuda kurşun işlemez gülüm"



7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page