Tevfik Fikret

28 Mar 20192 dk.

BALIKÇILAR

En son güncellendiği tarih: 27 Ara 2020

Tevfik Fikret’ten Hüzünlü bir Manzum Hikaye: Balıkçılar

Fotoğraf: Mehmet Diken

BALIKÇILAR

Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,
 

 
Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim,
 

 
Sular biraz daha sakinleşir… Ne çare, kader!

Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
 

 
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur
 

 
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta

Olur…
 

 
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala
 

 
Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz
 

 
Çocuk düşündü şikâyetli bir nazarla: Ya biz
 

 
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?

Hâlâ
 

 
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
 

 
Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi…

Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın
 

 
Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme…

Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın
 

 
Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme

Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira
 

 
Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!

Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın
 

 
Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa... (Deniz dışarda uzun haykırışlarla hırçın bir kadın gürültüsü yayıyordu ortalığa)

Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa
 

 
– O gitmek istedi; “Sen evde kal!” diyor…
 

 
– Ya sakın
 

 
O gelmeden ben ölürsem?

Kadın bu son sözle
 

 
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
 

 
Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine
 

 
Bakıp sükût ediyorlardı (Titremeye başlayan solgun dudaklarına bakıp susuyorlardı.)

Başlarında uçan
 

 
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine

Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan
 

 
Bir ihtilaç ile etrafa ra’şeler vererek
 

 
Uğulduyordu… (Dışarda fırtına gittikçe öfkelenerek coşan bir çırpınmayla etrafı titreterek uğulduyordu.)
 

 
– Yarın yavrucak nasıl gidecek?

Şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
 

 
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
 

 
İlerliyordu

Deniz aynı şiddetiyle şırak –
 

 
şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin
 

 
Siyah kaburgasını… Ah açlık, ah ümid

Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid (beyaz bir hayal)
 
Eliyle engini güya işaret eyleyerek
 

 
Diyordu: “Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!”

Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; “Yürümek
 

 
nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda… Yürü!”

Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
 

 
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne? (Yürür, fakat suların bu öfkeli yıkıcılığına nasıl dayanır eski, hasta bir tekne?)

Deniz ufukta, kadın evde muhtazır… Ölüyor
 

 
Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle
 

 
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle (Deniz ufukta, kadın evde can çekişiyor. Kadın, kenarda üç gecelik bekleyişin yüküyle, bütün felaketlerin yıkıcı darbesiyle ölüyor…)

Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
 

 
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor
 

 
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikâyetler… (Baba, sahile vuran boş, parçalanmış teknenin karşısında; yüzünde belirsiz, ağlamaklı bir gülüşle ve boğuk şikâyetlerle uzakta bir yerleri gösteriyor yumruğuyla…)

MANZUM HİKAYE

Edebiyatımızda şiir şeklinde, yani ölçülü ve uyaklı yazılan hikâyelere manzum hikâye denir. Manzum hikâyelerin öykülerden tek farkı, şiir biçiminde yazılmış olmalarıdır. Didaktik (öğretici) özelliği bulunan bu şiirlerde, normal hikâyelerde bulunan bütün özellikler bulunur. Batı Edebiyatından alınan bu türün bizdeki ilk temsilcileri Tanzimat dönemi sanatçılarından Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci’dir.

Servet-i Fünun döneminde daha çok gelişen manzum hikâye, özellikle sosyal konuları anlatmada en etkili edebi tür haline gelir. Bu türün en önemli iki temsilcisi; “Balıkçılar, Hasta Çocuk” gibi manzum hikâyeleriyle Tevfik Fikret; “Küfe, Seyfi Baba, Mahalle Kahvesi, Hasta” gibi hikâyeleriyle Mehmet Akif Ersoy’dur.

Yalnız ve kırılgan, inandıklarından hiçbir zaman taviz vermeyen, dürüstlük timsali “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir şair olan Tevfik Fikret yazdığı şiirlerle devrin yöneticilerini kızdırır ve muhafazakâr çevrelerden aldığı ağır eleştiriler nedeniyle Aşiyan’da inzivaya çekilir. Bu olumsuz tepkiler şairde büyük bir moral çöküntüsüne sebep olsa da o yaşadığı müddetçe toplumsal olaylara, İstibdat yönetimine, halkın dertlerine, yoksulluğa duyarsız kalamaz… Balıkçılar şiiri de onun manzum hikâye tarzında yazdığı ve yoksulluğun çaresizliğini anlattığı en güzel manzum hikâyelerinden biridir.

    640
    3