top of page

Mağara Ressamı Olma ya da Yazmanın Büyüsüyle Kanatlanma


Hasan GÜLERYÜZ

*

İnsanın okuması, görmesi, kendisiyle konuşması, olaylar arasında dün, bugün yarın bağlamında üç boyutlu bağ kurmasıyla başlar. Olan bitene bakarak, olacak olanları anlama, çözümleyici ve bireşimci bir düzeye ulaşarak anlatması yazma olarak ifade ediliyor.


Yazı, hayvanların şekli, giderek seslerin şekilleri olan art arda dizerek düşünceleri resimlemedir. Söylenen bir cümleyi şekillerle kaydetmek, kalıcılaştırmak insanlığın otuz bin yılda öğrendiği avlanma, toplayıcılık, ekicilik sanatının fark etmeden resimlerle kaydıdır. İlkokulda öğrendiğim okuma yazmanın, mağaradan günümüze gelen mağara resimleme sanatının devamı olduğunu çok geç anladım. Gizliden gizliye bir mağara ressamı olduğuma sevindim. Mağara ressamı, duvara beş metre boyutunda bir boğa çizerken, biz onu kolayca alef, elif, alfa A diyerek yazıyoruz. Mağaradaki boğa resminden A göstergesine otuz bin yılda geldik!


Yazma, bilişsel, devinişel ve duyuşsal tabanlı olmak üzere iç içe üç boyutlu resimleme etkinliğidir. Yazının amacı, yazılan metnin niteliğini ve içeriğini belirler. Yazma, insanın doğadan, çevreden, gözleyerek, dinleyerek, okuyarak, eylemler dizisiyle bir donanım oluşturur. Bu donanımla, olan bitenleri anlar, çözümler, kestirimlerde bulunu, önlemler alır, yol alır, yol ve yön değiştirir. Bu insanın değişime, gelişime süreçlerini oluşturur.


Yazma, bir olayı çözümleyerek bileşenlere ayırma, sonra bu bileşenlere yeni bileşenler ekleyerek yeni anlam evreni inşa etme sürecidir. Bisiklet sürerek sürücü, yüzerek yüzücü, yazarak yazar olunur. Yazmada özgün yapı oluşturma, söylenmemiş bir şarkı, yapılmamış bir tablo, kurulmamış ilişkileri kurarak yeni şiir, yeni bir öykü ortaya koyabilme yaratıcı düzeye ulaşmakla gerçekleşir.


Yazmada yaratma, yazdığın dille kanatlanmak ve uçabilmektir.

O nedenle yazma yaratıcı ve büyüleyici bir eylem olarak açıklanır. Yarama eyleminde bulunan kişi bir anlamda kendini ve yazdığı dili, dilin köklerini, bağlantılarını, dildeki matematiksel yapıyı ve şiirselliği de keşfeder. Bu keşiflerle yeni yaratımlarla kendini gerçekleştirerek bir mutluluk enerjisi üretme düzeyine ulaşır. Bu enerjiyi sürekli yazarak tekrar ederek mutluluğun resmini yapar, mutluluk kozasında yaşar. Bu, yazmanın büyüsü, yazmayla büyülenmek olarak da ifade edilir. Yazma eylemiyle kişi bir düşünce açıklar, düşüncenin dayanıklılığı, etkililiği onun yazma ustalığının göstergesi sayılır. Evrensel anlamda yazma bir sorumluluk almadır. Yazmanın yakıtı gözleme, izleme, tartma, tartışma, yeni okuma yolculuklarına çıkma, evrensel nitelikli insanlarla buluşmalarla sağlanır.


“Ne yazacaksınız, kimin için yazacaksınız?” soruları sizin yazma rotanızı oluşturacaktır. Ne ve kimin için yazacağınız sorusuna bir sınıflama, ayrımlamayı ve bir sınırlamayı barındırıyor. Goethe, kimler için yazacağını “Ben kitaplarımı yığınlar için değil, benzer bir şey isteyen ve arayan, benzer yönlerde olan tek tek insanlar için yazmışımdır.” diyor. Ne yazacağı konusunda da, “Havadan uydurmak, asla benim işim olmamıştır. Her zaman dünyayı kendi dehamdan daha dahiyane sayarım,” açıklamasında buluyor.


Elbette, evrensel nitelikli yazılar yazma, evrensel okurlara ulaşma bir yazarın örtük hedefleri arasında yer alır. 25.01.2023

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/4

mavi

ADA

2002

Hayat ve Sanat

Emek veren herkesin ADAsı

  • LinkedIn - Beyaz Çember
bottom of page