top of page
1/2

Servet-i Fünûn Dergisi

Nurten B. AKSOY

*

Türk Edebiyatı ve Dergiciliğinin Temel Taşlarından Servet-i Fünûn Dergisi

*

Yaşadığımız yüzyıl, teknolojinin son hızla değer yargılarını ve alışkanlıkları alt üst ettiği bir devir. Artık pek çok şeyimizi sanal ortamda gerçekleştiriyoruz. Bir anlamda orda yaşıyor, orda yatıyor-kalkıyor, alış-veriş yapıyor, dostluklar kuruyor, kendimizi buluyor ya da kaybediyoruz. Biz okur-yazar takımı içinse sonsuz olanaklar sunan bir derya sanal ortam. Yazıyoruz, çiziyoruz, okuyoruz; kimi zaman dünyayı kurtarıyor, kimi zaman sevdalarımızı anlatıyor; şiirler, öyküler yazıyoruz. Bunları yaparken en çok baş vurduğumuz yer de sanal sayfalar ve internet dergileri.


Oysa 1900’lü yıllarda henüz internet ve bilgisayarla tanışmayan kuşak, dergi deyince efil efil kağıt kokan, renkli ya da siyah-beyaz fotoğraflarla süslenmiş, çıkacağı gün özlemle beklenen o kağıt tomarını hatırlar. Okurken okşadığımız sayfalar, içinde kaybolduğumuz öyküler, anılar ve şiirlerle dolu Doğan Kardeşler, Hayatlar, Varlıklar, Gırgırlar ve niceleri… Günümüzde sayıları her geçen gün artan ancak çok da uzun ömürlü olamayan basılı dergilerin edebiyatımızdaki tarihine baktığımızda aklımıza gelen ilk isim, bir edebi topluluğa ve döneme de adını veren Servet-i Fünûn Dergisi oluyor.


Edebiyatımızda ve basın tarihimizde pek çok ilke damgasını vuran Servet-i Fünun Dergisinin çıkarılmasına 17 Mart 1891 tarihinde karar verilir. D. Nikolaidi'nin sahibi olduğu Servet gazetesinin fen eki olarak Ahmet ihsan Tokgöz tarafından yayımlanmaya başlayan Servet-i Fünûn'un ilk sayısı ise 27 Mart 1891'de çıkar. Başlangıçta günlük olarak çıkmaya başlayan dergi kısa süre sonra haftalık olarak yayımlanmaya başlanır.


1891 -1944 tarihleri arasında yayımlanan en uzun ömürlü dergi olan Servet-i Fünûn İstanbul'da haftalık olarak yayımlanarak fen, magazin, sanat ve edebiyat konularına yer vermiş, zaman zaman yayınına ara vermek zorunda kalsa da yarım yüzyılı aşan elli dört yıllık yayın hayatı boyunca 2464 sayı çıkmayı başarmıştır.


“Fenlerin yani bilimin hazinesi” anlamına gelen Servet-i Fünun Dergisi, 27 Mart 1891’de yayın hayatına başlar. Derginin ilk başyazarı olan Ahmet İhsan, Servet-i Fünun'dan önce Şafak (1886) ve Ümran (1889) gibi kültür, sanat ve magazin dergilerini çıkaran bir yazardır. Çıkardığı dergiler hükümet tarafından kapatılınca Servet gazetesinin sahibi D. Nikolaidi'nin desteği ve izni ile, bu gazetenin eki şeklinde Servet-i Fünun Dergisini çıkarmaya başlar. Ancak Servet gazetesi kendisinden beklenen hizmeti veremeyince kapanır (1892). Böylece bir yıl sonra, Servet gazetesinin eki olan Servet-i Fünûn, bağımsız yayın organı olur. Başlangıçta imtiyaz sahibi olarak Nikolaidi‘nin adıyla çıkan dergi, bir yıl sonra el değiştirir ve Ahmet İhsan Tokgöz’ün adıyla yayımlanmaya başlar.


Ahmet İhsan, matbaasını kurup, Servet-i Fünûn'un imtiyazını üzerine alınca; "İyi bir resimli haftalık gazete” çıkarmak istediğinden Avrupa'da o dönemde yeni kullanılan "çinkografi" tekniğini inceler. Yazışmalar sonucunda ünlülerin resimlerinden oluşan "galvano kalıplar” getirtir. Avrupa'ya gider ve yeni baskı tekniklerini öğrenir. Fransa'dan kağıt ithalatı yapan Ahmet İhsan, baskı tekniği yönünden Servet-i Fünûn'un, dönemin en iyi dergisi olmasına gayret eder. Bu konudaki çalışmalarını takdir eden saraydan nakdî yardım bile görür.


Derginin 27. sayısında Ortaköy Camisi, 28. sayısında ise Kızkulesi fotoğrafları basılınca bu iki resimli sayı çok ilgi görür. Kızkulesi resmi "manzûr-ı şahane" (şahane görüntü) olarak kabul edilir. Sultan II. Abdülhamid derginin bu kalitede çıkmasından büyük bir memnuniyet duyar ve “Şân-ı Osmaniye’ye çespan olarak çıkmasını arzu buyurur" tebrikiyle birlikte dergiye kendi bütçesinden 3240 kuruş aylık bağlar. Böylelikle dergide yazan şair ve yazarların Sultan Abdülhamid düşmanlığına karşı padişah dergiyi desteklemeye devam eder.


Edebiyatımızda bir edebi topluluğun ve dönemin oluşmasına ortam hazırlayan ve bu topluluğa adını veren ilk dergi olur. Böylece Servet-i Fünûn. Zaman içinde Edebiyat-ı Cedide topluluğundan başka Fecr-i Âtî, Şairler Derneği ve Yedi Meşale gibi edebi toplulukların da yayın organı olurken, Türk basının en uzun ömürlü, süreli yayınlarından biri olma özelliğini de taşır. Derginin kurucusu ve sahibi olan Ahmet İhsan Tokgöz de başyazarlık görevini uzun yıllar üstlenir.


Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit Yalçın, Halit Fahri Ozansoy gibi ünlü edebiyatçıların da yayın müdürü olarak görev yaptığı Servet-i Fünûn'un ilk sayılarında, dönemin diğer pek çok dergisinde olduğu gibi, "fennî" konulara ağırlık verilmesinin yanında, magazin konularına da yer verilir. Bu dönemde, dergide yer alan yazıların pek çoğu Ahmet İhsan tarafından yazılır. Ahmet İhsan, okuyucunun ilgisini çekmek, okuyucuyu bilgilendirmek ve o dönemde çok ihtiyaç duyulan, buluş yapacak kişilerin yetişmesine katkıda bulunmak amacıyla; Batı’daki yeni buluşları tanıtan ve hayal ettiren yazıları tercüme eder ve dergide yayınlar. Servet-i Fünûn'un kuruluşundan çok önce başladığı tercüme işine özellikle Jules Verne'nin eserlerinden başlar.


Servet-i Fünûn'un basın tarihinde ve edebiyat alanındaki önemli yeri, uzun ömrü kadar 1895'ten sonra bu dergi etrafında yaşanan gelişmelerden kaynaklanır. Çünkü bu tarihten itibaren dergi, eski-yeni edebiyat tartışmasında yenilik taraftarlarının yayın organı olur ve yenilik yanlılarının bu dergi etrafında toplanmasına yol açar. Eski-Yeni çatışması, yani “Muallim Naci-Recaizade Ekrem mücadelesi" hükümetin araya girmesi ve Muallim Naci'nin ölümü üzerine kapansa da taraflar arasındaki tartışmalar bitmez. Yeniden başlayan "Şiirde kafiye" tartışması ortamın yeniden kızışmasına ve dikkatlerin dergiye çevrilmesine, yenilik yanlılarının Servet-i Fünûn etrafında toplanmasına yol açar.


Derginin asıl önemi, Tanzimat yazarlarından sonra ikinci bir yenilik hareketi olarak ortaya çıkan; farklı dergilerde yazan ve dağınık hâlde bulunan yenilikçi gençlerin dergi etrafında yeni bir edebiyat hamlesini başlatmalarıdır. Türk Edebiyatının bu devrine “Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide) Dönemi” denilmesi, bu edebî hareketin, bu dergide gerçekleşmesiyle ilgilidir. Bu da Tevfik Fikret‘in Servet-i Fünûn’un yazı işlerini üstlenmesiyle başlamıştır.


Böylece Edebiyat-ı Cedide döneminde yayınlanan şiir, hikaye, roman, edebî tenkit vb. türler ile Servet-i Fünûn, tam anlamıyla bir sanat ve edebiyat dergisi kimliği kazanır. Bu edebi oluşum, Ali Ekrem‘in otokritik niteliğindeki “Şiirimiz” adlı makalesinin kaleme alınışına kadar devam eder. Bu yazı, topluluğun arasında ilk ciddi kırgınlığı ve hatta kopukluğu yaratır. Tevfik Fikret, yazı işlerinden ayrılır. Bu görevi Hüseyin Cahit Yalçın üstlenir. Onun da Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı yazısı üzerine dergi bir süre kapatılır. Bu kapanış da topluluğun dağılmasını hızlandırır.


Sonuç olarak, 1896-1901 arasındaki yıllarda, Servet-i Fünûn dergisinde, ortak bir edebiyat hareketi meydana getiren ve Türk Edebiyat tarihine geçen Edebiyat-ı Cedide şair ve yazarları, edebiyatımızın batılılaşması yolunda Servet-i Fünûn Dergisi vasıtasıyla önemli eserler verirler. 1908 Devriminden sonra bir süre de günlük gazete olarak varlığını sürdürmeye çalışan dergi, 26 Mayıs 1944’e kadar yayın hayatını değişik adlarla sürdürür.

62 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ORMAN

1/669
bottom of page