top of page
1/2

Şükran KURDAKUL Kararlılık ve Direnç Anıtı

Güncelleme tarihi: 14 Oca 2022


ÖNER YAĞCI/

*

22. Aralık. 2014


“Gücünüz varsa sizin/ Sözcüğü tutuklayın./ Öğrenci, kitap, Türkçe/ En güzel kavramı dilimin/ özgürlüğü tutuklayın/ Gücünüz varsa artık/ Usumu tutuklayın.../ Gücünüz varsa sizin/ Ölümü tutuklayın” diyen Şükran Kurdakul için ilk söylenecek şeyin onun bir kararlılık ve direnç anıtı olduğudur. Yaşamıyla ve yüreğiyle direnen bir anıt; düşünceleri doğrultusunda yaşayan, düşüncelerinin eyleme ve yaşama geçirilmesi için örgütlü savaşımlarla dolu bir anıt; acıyla, dirençle, sevgiyle, coşkuyla, bilinçle yükselen bir anıt…

Şükran Kurdakul deyince akla, yaşamın edebiyatla güzelleştirilmesi, edebiyatçının yaşamdan sorumluluk duyması gelir. II. Dünya Savaşı yıllarındaki Yeni Düzen heveslilerinin faşist barbarlığının ve ülkemizdeki işbirlikçilerinin kudurmuş saldırganlığına karşı bir Cumhuriyet aydını olmanın bilinciyle direnen bir kuşağın son temsilcilerindendi o. “İzmir’in içinde Amerikan neferi/ Yiğit olan evinde duramaz gayrı” diyen ve 1960’lı yıllardaki antiemperyalist dalganın bayrak taşıyıcılarındandı.

O, örnek bir yazar ve aydın olarak, “Biz ki acılar döneminden/ Ellerimizi kirletmeden geçtik” demenin onuruyla yaşadı. “Kırk yılın sömüre sömüre bitiremediği” yurduna sevdalı bir yazardı; “Ülkesi ağıdistana dönmüş bir ozan”dı; “Işığı titremeyen dirence selam” gönderendi. “Korkunun cesareti yenemediği meydanda” diyen bir direnç ve coşku ustasıydı. Yeni Dünya Düzeninin kirli imparatorluğunun sömürgeleştirip parçalamaya çalıştığı yurdumuzda Şükran Kurdakul, çoğalan aydınlığımızın cesur bir çığlığı olarak emperyalist dayatmalara ve ülkemizin pazarlanmasına karşı çıkma yürekliliğini gösteren bir aydınımızdı.

O, yalnızca bir şair, bir öykücü, bir edebiyat tarihçisi olmakla kalmayan, düşünce ve örgüt adamı olarak da kültürümüzün ve yaşamımızın ufuklarını genişleten bir aydındı. 15 Aralık 2004’te yaşama veda etti; kendisinin söylemiyle, ona anlamlı bir yaşam bağışlayan doğaya borcunu ödedi.

“Aydın yüzünüzün bilince ulaştığı yerde/ Bütün kitapların eyleme dönüştüğü yerde/ Sesleriniz geliyor özgürlük alanlarından/ Bir bayrak yarışı bu, mutlaka geçeceksiniz/ Güzel başladınız çocuklar, güzel bitireceksiniz” diyen Şükran Kurdakul, toprağımızın aydınlık yolculuğunun “acılar dönemi”ne yazgılı şairiydi. O, düşüncesi, duyarlılığı, sevgisiyle yaşamış ve yazmıştı hep. Ses olmuş, söz olmuş, sunmuştu aydınlığını, akmıştı sanat ırmağına.

“Tutsak edilemeyen Türkçe gücünün güzelliği”yle yaşadı hep. Özgürlük için çıktığı yolda 1940’lı yıllardan beri şiirler (“Tomurcuk, Zevklerin ve Hülyaların Şiirleri, Giderayak, Nice Kaygılardan Sonra, İzmir’in İçinde Amerikan Neferi, Halk Orduları, Acılar Dönemi, Bir Yürekten Bir Yaşamdan, Ökselerin Yöresinde, Ölümsüzlerle, İhtiyar Yüzyıla”); öyküler (“Tanığın Biri, Beyaz Yakalılar, Kurtuluştan Sonra, Onların Çocukları”) yazdı.

Edebiyatımıza “Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, Çağdaş Türk Edebiyatı, Namık Kemal, Zindandaki Şair, Nâzım’ın Bilinmeyen Mektupları, Şairce Düşünmek, Nâzım Dünya ve Biz”i armağan etti. Alpay Kabacalı’nın “Coşkunun ve Direncin Şairi Şükran Kurdakul”, Öner Yağcı’nın “Şükran Kurdakul: Yaşamı Sanatı Yapıtları” adlı çalışmaların yanı sıra onu anılarından da tanıyabiliriz: “Cezaevinden Babıali’ye Babıali’den TİP’e.”

Yeni Dünya Düzeninin tüketim toplumu olmamız yolunda şırıngaladığı değersizliklerin egemenliğindeki, sanatçı onurunun ve sanatın özgürlüğünün hiçe sayıldığı koşullarda örnek ve öncü aydın Şükran Kurdakul, aydınlıklar içinde, aydınlığıyla yatsın.

22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ORMAN

1/669
bottom of page