Yusuf AKSOY
20 Haz 20231 dk.
mayıs değil miydi isyanın adı
şimdi orta yerinde babamı kaybettim
bendini yıkan sular taşırdı mayısı
dallarında tomurcuk dolu bahçemize
ansızın saplandı kaldı bağıran sızı
kim gider meçhule hiç bilinmezmiş
bilinmezmiş söz nasıl boyun eğer
gözler nasıl dile gelir binlerce keşke ile
nasıl kimsesiz kalır çatlayan aynalar
sığınak, kalabalık ellerce göğe kaldırılıp
sessizliğe aniden yolcu edilinceye dek
bilinmezmiş!
ayrılığın bir daha gelmemek olduğu
yolun sonsuz yeryüzü olduğu olduğu
bilinmezmiş
bahçemizde babanın sesini bekleyen
elli yıllık ağaçlarımızın boyları, gövdesi ne ki
ne ki yapraklarının sayılamaz çokluğu
hüznü bile acıtan ayrılığın tarifine
anılara gömülü örtük sevinçler
neresine sığar şimdi yurtsuz düşlerin
ıssızlığın sızısını hiç bilememekmiş
varlığı dünde kalan ve devralınan yüreğin
alın teri soğumadan giden ağır emekçinin
henüz başı söylenen bin bir öyküsünü
hangi gizil arenalardan çıkarabiliriz şimdi
umut onda, hüznü bizde saklı kaldı
epey bir karanlığa kalınca gün
şafakla ötüşen kuşlar da sustu
kanatları boşlukta ayakları dalsız
annem dokuz çocuklu
iki canını çok erken yitirdi
gülmek ona hep ertelendi
hangi vicdan teselli eder
canları bağrından koparılan anne kalbini
dokuzumuzun yerine hiç susmadı gözleri
her sabah penceresine konan kumru
hiç ses etmeden başını dayıyor şimdi cama
bir gözü annemde diğeri nefesinde babamın
babamın uyanmadığı o sabah hiç konuşmadı
sustu!
dağlarca yürekle sustuk hep birden!
sırdaşının ağıtlarını dinledi kaç sabaha kadar
ona anlatacak annem ne varsa tarihi kucaklamış
en çok da iyiye yakışan, hak edilen kahramanlıkları
benim babam hiç beklemez kızardı hemen
yanlışa, adaletsizliğe, teslimiyete ve korkuya
barikattı tek başına iyilerin saffında en önde
ve
adsız bir gurbetin yoluna tek başına çıktı yine
babamın bedeni mayısın bedeni artık
maviliklerin altındaki heybeti yeşertir her yanı
bize de bayrak oldu hayatı sımsıkı sarılacağımız
*