maviADA

10 Kas 20234 dk.

Arthur RIMBAUD

Sarhoş Gemi

Ölü sularından iniyordum nehirlerin
 
Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış;
 
Cırlak kızılderililer, nişan atmak için
 
Hepsini soyup alaca direklere çakmış.
 

 
Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
 
Pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve İngiltere;
 
Bordamda gürültüler, patırtılar kesildi;
 
Sular aldı gitti beni can attığım yere.
 

 
Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,
 
Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış
 
Adaların karalardan çözüldüğü günde.
 
Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.
 

 
Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;
 
Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;
 
Bir mantardan hafif, tam on gece, hora teptim:
 
Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.
 

 
Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan
 
Tatlıydı çam tekneme işleyen yeşil sular;
 
Ne şarap lekesi kaldı, ne kusmuk, yıkanan
 
Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.
 

 
O zaman gömüldüm artık denizin şi'rine,
 
İçim dışım süt beyaz köpükten, yıldızlardan;
 
Yardığım yeşil maviliğin derinlerine
 
Bazen bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.
 

 
Sonra birden mavilikleri kaplar meneviş
 
Işık çağıltısında, çılgın ve perde perde,
 
İçkilerden sert, bütün musikilerden geniş
 
Arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.
 

 
Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,
 
Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,
 
Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri.
 
İnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu.
 

 
Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir âyinde;
 
Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.
 
Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,
 
Ürperip uzaklaşan dalgalar, sıra sıra.
 

 
Yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;
 
Beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;
 
Uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;
 
Görülmedik usareler geçer döne döne.
 

 
Azgın boğalar gibi kayalara saldıran
 
Dalgalar aylarca sürükledi durdu beni;
 
Beklemedim Meryem'in nurlu topuklarından
 
Kudurmuş denizlerin imana gelmesini.
 

 
Ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine
 
Gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri
 
Büyük ebemkuşakları gerilmiş engine,
 
Morarmış sürüleri çeken dizginler gibi.
 

 
Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;
 
Sazlar içinde çürür koskoca bir ejderha,
 
Durgun havada birdenbire yarılır sular,
 
Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.
 

 
Gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;
 
İğrenç leş yığınları boz, bulanık koylarda;
 
Böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer,
 
Eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.
 

 
Çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda
 
O altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.
 
Yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;
 
Zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgârı.
 

 
Bazen doyardım artık kutbuna, kıtasına;
 
Deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;
 
Garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;
 
Duraklar kalırdım diz çökmüş bir kadın gibi.
 

 
Sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların
 
Bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;
 
Akşamları, çürük iplerimden akın akın
 
Ölüler inerdi uykuya gerisin geri.
 

 
İşte ben, o yosunlu koylarda yatan gemi
 
Bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;
 
Sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi
 
Hanza kadırgaları takamazken peşine.
 

 
Büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,
 
Delip geçtim karşımdaki kızıl semaları;
 
Güvertemde cins şaire mahsus yiyecekler:
 
Güneş yosunları, mavilik meduzaları.
 

 
Koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,
 
Çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;
 
Temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken
 
Kızgın hunilere koyu mavi gök katları.
 

 
Titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi
 
Azgın Behemotların, korkunç Maelstromların.
 
Ama ben, o mavi dünyaların serserisi
 
Özledim eski hisarlarını Avrupa'nın.
 

 
Yıldız yıldız adalar, kıtalar gördüm; coşkun
 
Göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest.
 
O sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun
 
Milyonlarla altın kuş, sen ey Gelecek Kudret.
 

 
Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
 
Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,
 
Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;
 
Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.
 

 
Gönlüm Avrupa'nın bir suyunda, siyah, soğuk,
 
Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;
 
Başında çömelmiş yüzdürür mahzun bir çocuk.
 
Mayıs kelebeği gibi kağıt gemisini.
 

 
Ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar,
 
Pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem;
 
Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
 
Mahkûm gemilerinin sularında yüzemem.
 

 
Arthur RIMBAUD
 

 
Çeviri: Sabahattin EYUBOĞLU

*

EN YÜKSEK KULE

Sevdalar çağı dönsün,
 
Dönsün geri gelsin

Ah nasıl dayandım nasıl da
 
Unutamam artık dünyada,
 
Nice korkular kaygılardı
 
Uçup gitti göklere.
 
Bir belâlı susuzluk
 
Karartıyor damarlarımı.

Sevdalar çağı dönsün,
 
Dönsün geri gelsin.

Bir çayır gibi tıpkı
 
Unutulmuş bir kıyıda,
 
Karamukların, gülüklerin
 
Boyatıp çiçek açtığı,
 
O yabanıl uğultusunda
 
Korkunç pis sineklerin.

Sevdalar çağı dönsün,
 
Dönsün geri gelsin.

*

/

Arthur Rimbaud

20 Ekim 1854 - 10 Kasım 1891

Yaşamı

Anne ve babası çok genç yaşta ayrılır, çocukluğu bu olayın etkisiyle biçimlenir. Charleville Koleji'nde okurken geleneksel şiir yarışmasında birinci olur. İlk şiirleri bu dönemde yayınlanır. "Paris Komün Ayaklanması" başlayınca 16 yaşında evden kaçıp ayaklanmaya katılır. Sonraki zaman dilimlerinde birkaç kez daha kaçacak, uyuşturucuya alışacak, sanat tartışmalarına da katılmaya başlayacaktır.

O günlerde Verlaine'le tanışır, bir süre beraber olurlar. Dışlanan ikili seyahatlere başlar, 1875'de Verlaine onu silahla yaralayınca ayrılırlar.

Rimbaud şiir yazmayı bırakır, ticaretle uğraşmaya başlar. Kıbrıs'ta, Afrika'da çalışır. Kalçasında kanser çıkar, bir bacağı kesilir. 1891'de de henüz 37 yaşındayken Marsilya'da ölür.

Sanatı

Jean Nicholas Arthur Rimbaud; Sembolizm'in en büyük temsilcilerinden...

Modem şiiri Rimbaud kadar derinden etkilemiş ve tutkulu araştırmalara konu olmuş çok az şair vardır. Rimbaud özgünlüğünün doruğuna düzyazı şiirleri Illuminations'la ulaşmış, özlü ve anlaşılması güç üslubuna en uygun biçimi de bu şiir türünde bulmuştur. Düzyazı şiiri olay, öykü ve tasvirlerden, sözcükleri de mantıksal içerikleri ve sözlük anlamlarından arındırmış, böylece şiiri, simgecilerin "etat d'âme" (ruhsal durum) adım verdikleri etkiyi uyandıracak büyülü bir içerikle donatmış, ayrıca bilinçaltının ve çocukluğun belli belirsiz anılarının şiir için zengin bir kaynak oluşturduğunu ortaya koymuştur. Yapıdan, günümüzde de çağdaş insanın başkaldırısını ve yaşamın özünden duyduğu ürküntüyü yoğun olarak yansıtmaktadır.

Rimbaud'nun Türkçede yayımlanan öbür yapıtları arasında Tufandan Sonra (1962, 1996), Arthur Rimbaud'dan Şiirler (1981) ve Rimbaud'nun Mektupları (1985) yer alır. İki ünlü yapıtı 1991'de Cehennemde Bir Mevsim ve Illuminations adıyla, 1997'de de Cehennemde Bir Mevsim/Aydınlanışlar adıyla tek bir kitapta yayımlanmıştır.

    320
    2