Yusuf Aksoy, 1965, Yozgat doğumlu, halen Almanca öğretmenliğini sürdüren bir şair.
Kalp Ve Us’a Dokunuşlar*, onun ikinci şiir kitabı…
Kitaba ve şiire egemen olan felsefeyi, “tüm canlıların eşit hakları için yola koyulmak” şeklinde özetleyebiliriz. Kitaptaki şiir toplamına baktığımızda bunu açık seçik duyumsayabiliyoruz. Daha net söylersek, şairimiz, daha iyi bir dünyayı amaçlayan bir şiirden yana. Bu açıdan insanı ve şiiri emekle taçlandırmaya çalışıyor:
”mor çiçekli dağlar senle var
aşk patika yollarında güleç
ümit senin asi gözlerinde
senle anlamlı deli rüzgârlar” (s:10)
Aksoy’un şiirlerinde yakın zaman öncesindeki toplumu etkileyen inişli çıkışlı olayları görmek mümkün. Örneğin, Ağır Sancı’daki şu dizeler koronavirüslü salgın günlerinden kalma:
“sıra kime gelir
sabaha kim kalır
ne acımasız sorulardır böyle
beti benzi solduran dört duvarlar arasında” (s:12)
Yeni Yıl şiirine geldiğimizde, söz konusu ölüm kasırgası karşısındaki savrulmaların acısı bir daha kuşatır bizi. Öncelikle “rüyaya yatacak yer yok bu yıl da” (s:19) ürpertisiyle karşılanan yeni yıl burukluğunun ucunda yine salgın haberleri yer almakta:
“ha bir de salgın
sıradaki ki bilinmeden
salıp duruyor gelinmez yollara zehrini” (s:19)
Tüm bu olumsuzluklarla geleceği karartmıyor şair. Bizzat üstüne yürüyor salgınların, saldırıların, türlü savrulmaların. Çünkü insanın bir özelliği de umut eden bir yaratık olması!.. Her ne kadar adı Suskunluk olan şiirde “alır gider başını hayat ta ötelere / tarumar olur şiirlere yazdığımız günler” (s:35) karamsarlığına kapılsak da Umut şiirinde palazlanan birlik ve dayanışma dilekleri uzantısında düştüğümüz yerden kalkmayı başarabiliyoruz yine:
“sonra en ağırken bile bedenimiz
ayarlı saatlerden önce kalkabilmektir ayağa” (s:32)
Sessizlik içindeki suskunluğu da aynı doğrultuda değerlendirmek gerek kuşkusuz:
“susma
bitmesin insan yanın” (s:39)
“İnsan” diye avazlandığımızda, şöyle bir soruyu da dahil edebiliriz büyük destanımıza tartışmasız :
“Küle dönmüş
bir hayatın utancı kimedir” (s:59)
Çünkü insandan umut kesildiğinde çok şey boşlukta kalır. Umarım varolussal bir çığlık olarak ortalığa düşen bir başka ardışık soruda kendimize gelme olasılığı giderek artsın:
“sen nesin ki
kaleminle fırçanla
sesinle soluğunla
yaşamı çoğaltan değilsen” (s:42)
Aksoy’daki yaşam ve insan sorgulaması, asla umuttan/dirençten ayrı tutulamayan ve unutulmaya terk edilemeyen bir karakter taşıyor. Hızla ben’den biz’e evrilen yenilgilerin soylu hüznünde yepyeni başlangıçlara yönelik bir çağrı var:
“Gezi,
dara kim düşerse
biz varız, diyenleriz yurdudur artık” (s:51)
Böyle bir yurdun arka yüzünde yazılmamış bir şiir gibi duran solgunluğu çözdüğümüzde, Kalp ve Us’a Dokunuşlar’la insanlık dersinde önemli mesafeler alırız. Sözgelimi dersimize ‘aşkla başlamak, -toplumsal sevgi bağlamında- bize çok özel bir derinlik katar:
“Aşk hepten yalınayak
ve yurtsuz atık
yalınayak ve yurtsuz
çünkü kaldırımlarda
esmer yüzlü çocuklar” (s:72)
Dahası Aksoy’un kitap adından hareketle, kalple us arasında gelgitsel bir olay olduğunu söyleyebilirim şiir için. Ne var ki eninde sonunda bilinen us’tan sıyrılır şiir, giderek farklılığına özgü kalbi bir kimlik kazanır. Sözcüklerin tatlandırılmış ya da aşkla kendinden geçmiş halidir bu. Böyle bir havayı yakalamak için bir parça bire bir gerçekliğe dayanan anlatıdan uzaklaşarak içselleştirmeyi yoğunlaştırmak, öykülemeyi kısmak, ünlü bir şairin “nesnelerin ironosi” şeklinde ifade ettiği dönüşümsel bir dile doğru yelken açmanın gerekli olduğu aşikardır.
Sözcüklerin harmanında, kalbe ve usa dokunmanın yalınlığı peşimizi bırakmasın yeter ki!
* Kalp ve Us’a Dokunuşlar -Yusuf Aksoy, Klaros Yayınları, 1.basım, Temmuz 2023
コメント