top of page

SEÇİM SATHINDA BİR GEZİNTİ

Güncelleme tarihi: 8 Nis





- "An bi An" Tutulan Notlardan-

*

1 Nisan 2024

1 NİSAN ŞAKASI

Şaka gibi...

Eminim ki bu sonucu kimse öngöremezdi: Kesin olmayan sonuçlara göre CHP birinci parti oldu.

Hatay'da korkulan olsa da Afyon, Adıyaman ve Kayseri Pınarbaşı... gibi sağın kalesi çok yerde CHP ipi önde göğüsledi.


Bu olağanüstü sonuçta AKPnin ekonomik anlamda onay bulamayışının ve emeklilerin durumunun belirleyici etkisi olduğu düşünülüyor. Yani Demirel bir kez daha haklı çıktı, geçen seçimde zorlayan "EKMEK" bu kez kazandı. Katılımın sınırlı olduğu seçimde başka bir siyasi partiye oy vermeyi doğru bulmayan AKP seçmeni de sandığa gitmedi.

CHP %37, AKP%35, DEM'in % 5'le "oyun kurucu" olduğu seçimde; İYİ Parti, MHP, GELECEK, SAADET, DEVA, TİP ... gibi partiler bir varlık gösteremedi; bu arada YENİDEN REFAH ileriki yıllarda da adından söz ettirecek gibi duruyor, beklenmedik bir atak yaparak Yozgat ve Şanlıurfa'yı aldı, % 6 oy oranıyla üçüncü parti oldu... Görünen AKP'yi en çok terletecek parti de o olacak.

Bir başka sürpriz de Muharrem İnce'nin genel başkanlığını yaptığı Memleket Partisi'nden geldi. Türkiye genelinde aldığı 116 bin oyla yüzde 0,25 oranıyla büyük bir hayal kırıklığı yaratan parti, bu kötü sonuca rağmen, Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Bahadın beldesinde belediye başkanlığını kazanmayı başardı.


Sistemi zorlayan iddialı çıkışlarıyla dikkat çeken Hüdapar, 0,55 oyla ve bir beldeyle seçimi sonlandıran başarısız partilerden biri oldu.


VAN'da DEM'in kazandığı seçim oldu bittiyle ikinci parti AKP'ye devredildi. Şehirde olaylar yoğunlaşınca YSK , aklıselim davrandı, karar değiştirdi, DEM'i yeniden seçimin galibi, AKP'yi de mağlubu yaptı.


ARDAHAN ve daha bir kaç yerde seçim yenilenecek.


Hatay'sa benzer durumda belediye ile az bir oy farkıyla mahkemelik...




21 Mart 2024,


Nevruz


Bugün Nevruz,

" An o andır,

Buz çözüldü, çözülecek..."


Açılır kör gözü çaresizliğin..

On gün kalmış, açılır mı acep?



-videoya tıklayın-

6 Mart 2024

*

Çalışana Verilen Seyyanen Zam Ülke İflas Eder Açıklamasıyla Emekliye Verilmedi, Bilinen Ezber Yenilendi; "Sabır " Denildi.


Doğruluk payı yok mu?


Var elbette...

Bir dünya krizi, öngörülemeyen bir büyük felaket sonucu ortaya çıkan bir durumsa elbette...


Ne var ki böyle bir durum yoktu, hatta böyle bir durumun belirtisi de yoktu Aralık 2021'de... Bir gecede tetiklendi ve çok büyük yığınların üç beş kuruş birikimini de sıfırlayıp büyük bir yoksulluğa sürükledi.

Açıklamada bu durumun nedenlerinden, emekli maaşını, başlangıç maaşı olan asgari ücretin altına düşüren, heterodoks uygulamalarını yağlı ballı sunan, Nas'tan söz edip, "Ben EKONOMİSTİM diyerek bir neden yokken olmadık bir zamanda tetikleyenin kim olduğundan söz edilmedi. 16 milyon emeklinin ve onların eline bakan, en az 50 milyon insanın bu yoksulluğu nasıl aşacaklarından da kimse dem vurmadı tabi.


Torun torba, yaşlı genç, hasta sağlıklı... 50 milyon yoktu. Faili meçhul!


BAY KEMAL olmasın o da?


Ah, keşke, muhalefet yani BAY KEMAL o kadar becerikli olsaydı.


En azından bugün iflas eden, sil baştan yapılan o ekonomik politikalar için "Allah beni af etsin," denilebilirdi, denilmedi.


"Bu parayı ödersek ülke batar ... " denmekle yetinildi.


Devlet güvencesinde olan UZANLARIN İmar Bankasında iç ettiği param için de bu açıklama yapılmıştı, o zaman akla uygun gelmişti. Parayı ödersek ülke batar denilmişti, yeter ki ülkem batmasın, ben batsam bir şey olmaz demiştim.


Demek şimdi çok samimi gelmedi ya da kandırmadı beni.


Bu durumu tanımlayacak bir sözcük bulamıyorum.


İyisi mi size maviADA'da bugün yayınlanan bir film önereyim, izleyin: MODERN ZAMANLAR


Buhran yıllarında vahşi kapitalizmin çarklarında öğütülen işçileri öyle tatlı bir ironiyle anlatıyor ki?


Gülüyorsunuz, ama gözyaşlarıyla.


O buhran, elbette tek etken değildir, ama başka etkilerle birleşip yönetimdeki beceriksizliğini örtbas etmek isteyen, dikkati ekonomik sıkıntılardan başka bir yere çekmek isteyen Amerika'nın "Komünist avına" çıkmasına, Chaplin'in ülkesinden sürgüne İsviçre'ye gitmesine, dünyanın iki kutuplu bir hale gelmesine neden olmuştu.


Belki o arada ülkemizdeki birkaç yıldır esen ekonomik havanın bizi nereye taşıdığını da görürüz.


...ve sabırla bekleriz, halkın her şeyi anlayıp görmesini...


Öyle ya demokraside yaşamıyor muyuz, beceremeyen gider, layıkıyla yönetebilecek olan gelir.


İktidarlar nikahlımız değil hoş, biz de ortaçağ Katolikleri...


GEÇEN SEÇİM ayağımıza kadar gelmişti, ama OLMADI, BELKİ BU SEÇİM...


*

FİLMİ GÖRMEK İÇİN aşağıdaki RESME tıklayın:



20 Subat 2024


Bugün CEMRE...

Isı 0... Nasıl CEMREyse?...

Ne var ki parlak bir güneş gökyüzünde turluyor.

Şeklen benzemese de takvimler O.

Kandırmasa da niyeti bozmayalım.

KUTLU OLSUN.


-videoya tıklayın-


14 Subat 2024


Bir Katran ve Tüy Öyküsü



Red Kit okuyanlar bilirler. Kumarda hile yapanları, ilaç diye çeşme suları satanları cezalandırmak için çırıl çıplak soyup önce katrana, ardından kaz tüylerine bularlardı. Sonra da kısa bir ray bulur, el ve ayaklarından bağlayıp üstüne astıkları talihsizi dolaştırırlardı.


Bu tuhaf, bildiğimiz cezaya hiç benzemeyen, insanda karşı konulmaz bir gülme isteği uyandıran eylemin salt çizgiroman çizerinin eşsiz bir hayal gücü ürünü olduğunu, hayatta bir karşılığı olmadığını sanmıştım çok zaman.

Oysa;

Karalama ve tüylenme, gayriresmî bir şekilde adalet veya intikam sağlamak için kullanılan bir umumi aşağılama ve cezalandırma biçimiydi. Feodal Avrupa'da ve Yeni Çağ’daki kolonilerinde, ayrıca erken Amerikan hudutunda çoğunlukla bir tür çete intikamı olarak kullanıldı.

Amerikan Tarihinde Resmi Uygulamaları da Görüldü


Minnesota, Luverne'den Alman-Amerikalı çiftçi John Meints, 1. Dünya Savaşı sırasında, savaş tahvillerini desteklemediği iddiasıyla Ağustos 1918'de katran ve tüye bulandı.[1] Minnesota tarihçileri bu olayı Birinci Dünya Savaşı sırasında Minnesota'daki yerlilik ve Alman karşıtı duyarlılığın bir örneği olarak gösterdiler.[2]

Ölüm yok, kan yok, ama çarpıcı... Çünkü cezanın anlamı kişi yaşarsa ortaya çıkıyor, inanılmaz bir rezillik, kaldırılır gibi değil.


Özetle bir protesto eylemi, ama önce yakıştıramama, şaşkınlık, kınama ünlemi de... Gerçekten edebiyata yakışır bir ironi taşıyor, başlıbaşına bir metafor da...


*

CHP'de yenilikçiler, yanı ÖZEL ve arkadaşları, beklenilen değildi, sadece seçim sonrası bir yangın yerine dönen CHPnin daha fazla kankaybına uğramasını engelleyecek bir çıkıştı. İnsanlara umut verdiler, gerçek rasyonel bir değişimin habercisi olacak gibiydiler başlangıçta. Bir ölçüde başardılar da... Tayyip Erdoğan karşısında hiç de küçünsenmeyecek %48 oranında oy alan, ama sonuçta kazanamayan, "Değişim gerekliyse onu da ben yaparım, ama şimdi değil seçimden sonra..." diyerek ipe un sermeye çalışan Kılıçdaroğlu'nu deyimin tam anlamıyla yakapaça alaşağı ettiler.

Keşke karşılarına duvar gibi dikilen yerel seçimler bu kadar yakın olmasaydı... Çünkü bir partinin liderinin gerçek mihenk taşı seçimdir.


CHP kamuoyu, açık çek vermiş gibiydi, olabilecek kimi hatalarını görmezden gelmeye hazırdılar, sonuçta işin acemisiydiler. Ciddi bir seçim onları bekliyordu. Tam bir performans sınavı olacaktı. Seçmenin afedemeyeceği bir şey vardı; seçimde ellerinde de olanları da kaybetmek. Esas olan budur. Bir partinin lideriysen kullanacağın yöntemlerden daha çok seçimde göstereceğin başarı seni ayakta tutar. Bu sağlanamıyorsa Kılıçdaroğlu'nda olduğu gibi izlediğin yollar ve yöntemler tartışılmaya başlanır.


İlk ciddi acemiliği Eskişehir'in efsane belediye başkanı Y. BÜYÜKERŞEN'de sergiledi yeni yönetim. 25 Yıldır başkan olan Büyükerşen, Eskişehir'de bir olmazı olur yapmış, ülkenin hiçbir yerinde CHP tarihinde olmayan bir başarıya imza atmıştı. Ne varmış 84 yaşındaysa? Yaşlılığından dolayı tasfiye edildiğini ve kırıldığını ilan ederek bıraktı koltuğu. Sonra İzmir... İzmir ki CHP'nin kesin başarılı olacağını düşüneceği birkaç ilden biri. Başkanın belirlenmesi büyük sıkıntı oldu. Varolan belediye başkanı Tunç Soyer'ın aday gösterilmeyişi medyada açık protestolara neden oldu, belirlenen yeni aday da profili düşük bulundu, herkesin olumlu oyunu alamadı.


Çankaya belediyesinden memnuniyetsizlik sesleri yükseliyor, aday gösterilmeyen birçok CHPli belediye başkanı da türlü suçlamalarla CHP'den istifa ediyor gürültüyle.


Belki de doğal bunlar, ebedi başkanlık diye bir şey yok ki...


Daha irili ufaklı bir çok sorun kaynıyor CHP kazanında, ama biri var ki tek başına çarpıcı bir örnek olmaya aday... O da Hatay...

CHP adaylığı tartışmalı hale gelen varolan belediye başkanı Lütfü Savaş'ı aday gösterdi yeniden. AKP ile siyasete başlayan Savaş, sonraki iki dönemde CHP'den Hatay Büyük şehir belediye başkanı olmuş. Tıp fakültesinin kurulmasında da rol alan Savaş, deprem sonrası oluşan kaos ortamında depremzede Hataylıların bazılarının yakındığı biri haline gelmiş.


ÖZGÜR ÖZEL'DEN AÇIKLAMA ALTERNATİF BULAMADIK

Konuyla ilgili Gazeteci İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Kırsaldan acayip oy alıyor ve başka isimleri koyduğumuzda kaybediyoruz. Alternatif bulamadık." dedi.

"Çok uğraştık, dört kez ölçtük." diyen Özel, depremde sorumluluğu var mı sorusuna, "Deprem meselesinde nasıl bir sorumluluğu var, onu bilmiyorum. Ben Hataylılara sordum. Sonuçta kaybetmek üzere bir şey yapamam ki. Beş birim oy çıkıyorsa, üç birim çıkanı koysan seçimi kesin kaybedeceksin. Burada Lütfü Savaş kesin kazanıyor gibi görünmüyor ama kazanabileceği görüşü çıkıyor." açıklamasında bulundu.

Beri yandan Hataylılardan medyaya erişim şansı bulanların oluşturduğu kamuoyu tepkili. "Lütfü SAVAŞ olmasın da kim olursa olsun. CHP başka birini aday göstersin biz üzerimize düşeni yaparız," diyorlar.

Hatay'da geçen seçimlerde ağırlıklı CHP.

Belli ki deprem travmasının derin etkisi var, bir kurban arandı ve 3 dönemdir belediye başkanı olan Dr. SAVAŞ bulundu. O da istifa etmeyi kabul edecek gibi durunca...

İşin aslı ne, kim bilebilir. Türkiye tarzı siyaset bu; hasımlarını yenmek üzerine kurulu değil, yemek üzerine kurulu.

CUMMHURBAŞKANI, Hatay'da yaptığı konuşmada " Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez." dediği herkesin bildiği. Deprem sırasında herkesin tanıdığı aslen Hataylı olan futbolcu Gökhan Zan iyi partiden ayrılıp İşçi Partisinin milletvekili adayı oldu.

Görünen Hatay'da işler zora sokuldu.

Her ne kadar akla, CHP oylarının en yüksek olduğu kentlerde sorun mu arıyor, geliyorsa da bu çok haklı bir soru olmayacaktır. Bir kentin tabanında o ilgi varsa adayların çokluğunu açıklamaya yeter.


Şunu anlamak zor değil, her kararın yandaşı olacağı gibi karşıtı da olacaktır. Bunu görmek için lider olmaya gerek yok, sadece biraz yaşanmışlık istiyor. Liderler galiba buradan sonra belli oluyor. Kaybedersen hele...


KILIÇDAROĞLU 2 PUAN DAHA ALSAYDI kimse yöntemlerini sorgulamayacaktı, ne var ki alamadı ve her yaptığı göze batar bir kusura döndü.


Yerlerinde olmak istemezdim.

Ne var ki unutmamalı ki orda olmaya heveslenen de onlar. Bir yığın emekle ve hevesle oraya geliyorlar, başarılı olurlarsa nimetlerini de tepe tepe kullanıyorlar. O halde sonuçlarına da razı gelmeliler.


Cumhurbaşkanlığı sistemi ikiden fazla, çoklu adayı kaldırabilecek bir sistem değil. AKP ve KILIÇDAROĞLU bunun bilincindeydi, o nedenle hiç kan benzerliği olmayan bütün partilerle iş birliği yaptılar ve son seçim kıran kırana geçti ve ikinci tura kaldı.

Peki şimdi değişen ne var ki CHP''nin iki görünür genç lideri "bizi seven gelsin," modundalar.

Şu anda en büyük parti hala AKP. Böylesi bir seçim sadece AKPnin işine yaramaz mı?


Bir yanım " Yetti artık, seçmenini mecbur sanan CHP bir ince ayarı hak etti, belki alacağı yenilgiyle burnu sürter, bundan sonra haddini bilir," derken, öteki yanım eski alışkanlığıyla kaygılanmaktan vaz geçmiyor.

Onu bunu bilmem ama bu değişim türküsüyle işi götüreceğini sanan CHP, umalım spontane, ama müthiş pragmatik, "Vallahi, billahi değişimi de getireceğim, bana seçim sonrasına değin zaman verin..." diye feryat ederek giden, Erdoğan'a karşı bile hiç yalansız %48 oyu ne yapıp edip bulan Kılıçdaroğlu'nu mum yakıp arar duruma düşmez ...


Tabi o gün ,gelmesin de, ama gelirse, halkın da infialle, aklı başında gözüken, büyük büyük laflar eden, ama herhalde deneyimsizliğin kurbanı olan kimi CHPli YÖNETİCİYİ katran ve kaz tüyüne bulayıp dolaştırdığını düşünmek istemiyorum...


*

03 Subat 2024

Hafize Gaye Erkan ve Sadık Abisi


DIŞ BASINDAN

YORUMSUZ

*

Reuters: Türkiye Merkez Bankası Başkanı GAYE ERKAN, ailesini koruma ihtiyacını gerekçe göstererek istifa etti.

"Türkiye ekonomisinin dümenindeki personel değişiklikleri, Erkan'ın agresif faiz artışlarının, Türkler için yıllar süren bir hayat pahalılığı krizinin ardından enflasyon beklentilerini soğutmaya başladığı sırada geldi" diye yazan Reuters, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görevden aldığı son dört Merkez Bankası Başkanı'nı hatırlattı; "Erdoğan son dördünü görevden alarak kurumun bağımsızlığını aşındırdı ve işlevsizliğe dair endişeleri körükledi" ifadelerini kullandı.

Erkan'ın istifasının ardından göreve getirilen Fatih Karahan için ise "Eski bir New York Merkez Bankası ekonomisti olan Karahan, Temmuz ayında yardımcılığa atandı ve parasal sıkılaştırmanın mühendisliğinde büyük rol oynayan yetenekli bir halef olarak görülüyor" denildi.

*

YORUM: Tam, bakalım Mehmet ŞİMŞEK ne diyecek bu işe, diyecektim ki açıklama geldi; "Görüşlerim doğrultusunda yeni Merkez Bankası başkanı..."

Umalım yeni başkan Fatih KARAHAN'ın kaderi iyi, ülkem ekonomisi için hayırlı, yerinde de daim olur.

Sadık Ağabeysiyle, ailesi hakkında haberlerle medya fenomeni olmaya çalışıyor gibi gözüken Gaye Hafize ERKAN, olmuş ya da olmamış çok umurumuzda değil, çok da iyi izlenim vermedi,

ama

KORKUMUZ, seçimden bu yana sürdürülen, ama henüz ufukta umut veren bir işaretini görmediğimiz , başka şansımız olmadığından göreceğimize inandığımız EKONOMİNİN "U" dönüşü programının iflas ettiğinin işareti olmasın da...






79 görüntüleme0 yorum