top of page

KURU OTLAR ÜSTÜNE; Nuri Bilge Ceylan


ree





BİR FİLMİN ANATOMİSİ


*

Suat DELİBAŞ

*

Nuri Bilge Ceylan, Kuru Otlar Üstüne ile taşra, yabancılaşma ve insanın içsel ve toplumsal çürümüşlüğü üzerine söz alıyor. Üç saate yaklaşan süresine rağmen film, gerek görüntü yönetimi, gerek diyalog derinliği, gerekse oyunculuk başarısıyla izleyiciyi sürekli olarak hikâyenin/filmin içinde tutmayı başarıyor. Ceylan’ın sinemasına özgü dingin ritim, bu kez hem karakterlerin içsel hesaplaşmalarını hem de toplumsal bir çözülmeyi anlatmak için kullanılmış.


Filmin merkezinde yer alan öğretmenler odası, Türkiye toplumunun yozlaşmış ilişkilerinin, küçük çıkar çatışmalarının, birbirini yargılayan, arkadan iş çeviren, aidiyetini yitirmiş bireylerinin sembolik mekânı hâline getirilmiştir. Her an birbirini satmaya hazır, “hiçbir yere ait olmayan” bu öğretmenler topluluğu, aslında bir ülke panoramasının minyatürüdür.


Samet: Narsisizm


Filmin ana karakteri Samet, narsistik kişiliğiyle hem bireysel hem de toplumsal yozlaşmanın temsilidir. Kıskanç, bencil, bireyci, duyarsız ve apolitik bir figür olarak çizilmiştir. Öğrencisi Sevim üzerinden egosunu besleyen, kadınlara karşı manipülatif davranışlar sergileyen, insan ilişkilerini yalnızca kendi tatmini için kullanan bir karakterdir o. “10 Ekim Katliamı”nda ayağını kaybetmiş bir kadın olan Nuray’a karşı bile empati kuramayan, kıskançlık ve güç duygusu arasında gidip gelen bir portre çizer.


Samet’in “bireysel özgürlük” söylemiyle, toplumsal mücadeleleri küçümseyen tavrı filmin en kritik ideolojik damarlarından biridir. Ceylan, bu karakter aracılığıyla modern bireyin politikadan, toplumsal dayanışmadan ve sorumluluktan kopuşunu çarpıcı biçimde resmeder ancak Nuray ve Samet diyaloğu ile kendisiyle de hesaplaşır.


Filmin kırılma noktalarından biri, Nuray ile Samet’in Nuray'ın evindeki uzun diyalog sahnesidir. Bu sahne, yalnızca iki karakter arasındaki gerilimi değil, aynı zamanda yönetmenin kendi sinemasal kimliğiyle olan hesaplaşmasını da temsil eder. Samet’in ağzından dökülen cümlelerde, sanki Nuri Bilge Ceylan’ın kendisi konuşuyordur. Apolitiklikle suçlanan yönetmen, bu sahnede entelektüel bir dil aracılığıyla eleştirilere yanıt verir. Ancak filmin genelinde, toplumsal meseleleri yine yüzeyde bırakarak kendi aklanışını tam olarak sağlayamaz.


Yüzeyde Kalan Bir Arka Plan


Ceylan, filmde Kürt meselesine de değinir; ancak bu temayı daha çok bölgenin coğrafi koşullarına, kaderine bağlayarak anlatır. Öğrencisine ayakkabı dağıtan Samet’in, öğrencinin babasıyla ve veterinerle kurduğu diyalogda, kısa bir gönderme de bulunur. Yönetmen, sorunu derinleştirmek yerine seyircinin yorumuna bırakır. Bu tercih, bazı izleyiciler için “düşünme alanı tanıyan” bir yöntem olabilir; ancak politik anlamda yüzeysel bir kaçış hissi de yaratıyor.


Nur Bilge, Erden Kıral’ın konusu bakımından "Hakkâri’de Bir Mevsim" ve isim benzerliği bakımından "Bereketli Topraklar Üzerinde" filmlerini hatırlatır bizlere... Ancak politik derinlikte aynı cesareti göstermez.

Narsisizmin Masumiyeti Yaralaması


Samet ile öğrencisi Sevim arasındaki ilişki, filmin en rahatsız edici temalarından biridir. Sevim’in ergenlik dönemine özgü masum ilgisi, Samet’in narsist karakteri tarafından bir tatmin aracına dönüştürülür. Öğretmen, öğrencisine özel hediyeler vererek ve ayrıcalık tanıyarak kendi egosunu besler; hatta tayin kararını bile onun vereceği duygusal tepki üzerinden ölçmeye çalışır. Bu ilişki, toplumun ikiyüzlülüğünü, belki pedofiliyi ve etik sınırları sorgulatır. Ama şunu söyleyebiliriz ki Samet tüm bunları yaptığı için kötü değil, kötü bir birey olduğu için bunları yapıyor... Ve mecburi hizmetini bir an önce tamamlayıp bölgeden kurtulma özlemini çektiği metropollere kavuşma derdindedir.


Nuray: Dürüstlüğün Tek Sığınağı


Nuray, filmdeki en dürüst ve en vicdanlı karakterdir. Toplumsal ve bireysel çürümüşlüğün ortasında, hâlâ umutlu kalabilen insan tipini temsil eder. Onun varlığı, filmin karanlık tonları arasında izleyiciye bir nefes alma alanı sunar.


Finalin Belirsizliği


Filmin finali, Nuri Bilge Ceylan sinemasına özgü bir açık uçluluk taşır. Erzurum’un karlar altındaki atmosferinde başlayan hikâyenin, Adıyaman’da üç başrol oyuncusunun “turistik” bir birlikteliğiyle son bulması, izleyicide yabancı bir tat bırakır. Bu son sahne, belki kirlenmiş ilişkilerin ve ikiyüzlülüğün sürdüğünün; belki de yönetmenin Samet karakterini aklama çabasıdır.


Sonuç


Kuru Otlar Üstüne, bireysel yabancılaşmayı, duygusal çürümeyi ve toplumsal yozlaşmayı güçlü biçimde anlatan bir film. Ancak Nuri Bilge Ceylan, politik bir yüzleşmeden yine ustaca ama bilinçli bir mesafeyle kaçıyor. Görsel olarak kusursuz, oyunculuk anlamında etkileyici; fakat toplumsal açıdan temkinli ve yüzeyde kalan bir sinema diliyle karşı karşıyayız.


KURU OTLAR ÜSTÜNE FİLMİNİ


İZLEMEK İSTERSENİZ RESME TIKLAYIN





Yorumlar


bottom of page