Gittim Gördüm
*
Bir malı gerçek değerinden fazlaya aldın mı, ne derler, “kazıklanmışsın!” Bu saptama yalnızca ticari alışverişler için değildir. Bu saptama hayatın her alanı için geçerlidir.
Birine gereğinden fazla değer verdin mi, yanılırsın, aldanırsın, kazıklanırsın. İnsan diye yolda belde gördüğün, ağzı dili olan, konuşan, yiyip içen, ağlayan gülen, çatal çomağın üstünde kah yürüyen, kah koşan, oradan oraya gidip gelen; fakat nereye ne amaçla, ne için gidip geldiğini bilmeyendir. Kitapların, kutsalında-akutsalında yazan, “insan doğanın en üstün yaratığıdır,” veciz sözünün hakikat olmadığını kanıtlarcasına, öteki insanlara, işkence eder, katleder, aç bırakır, kendi hayvani menfaatleri için (hayvan dediğim için, hayvanlar aleminden özür dilerim) doğayı, ağaçları yakıp yıkar, akan akmayan suları kirletir. Şimdi bu insan denilen varlığa insan demek, hayvanlar alemine hakaret değil de nedir?
“Ben insanları tanırım, bu yaşın sahibi oldum, bunca yaşanmışlık, bunca tecrübe varken, insan sarrafı oldum diye “gort gort,” atarken, daha kırk fırın ekmek yemem gerektiğini yeni, daha yeni 2023 ekim ayında öğrendim.
“Canım, can kuşum, yoldaşım, her şeyine kefilim dediğim, bizim kız, bizim can, can can… dediklerim öyle benim bildiğim, anladığım kadarıyla hakikatli değillermiş, ben bunu “ekimin ilk gün şamarıyla öğrendim. Ben ona, şunu, bunu yaptım, diyecek değilim. “Gittim, gördüm, yaşadım. İnsanlık, düşünce yoldaşlığında, feodal ilişkilerde hiç değilmiş, ekim şamarıyla öğrendim!
Vefa, insan olabilmekte, dost olmanın, arkadaş olmanın erdemine ulaşabilmekte, yani adam olabilmektedir. Hani demişler ya,
“Ne insanlar gördüm, üstünde elbise yok, ne elbiseler gördüm, içinde adam yok!”
Hakikaten öyleymiş, gittim, gördüm ve anladım ve de öğrendim! Hani Jules Sezar demiş ya, “Geldim, gördüm, yendim!” Ben "yenmek" isim filini, eki, kökü ile birlikte yırtıp atarak, ne diyorum, “gittim, gördüm,” diyorum. Yıllar, yıllar önce, çok yıllar önce yazmaya olan aşkımın ilk örneklerinden birinde “ben insanı severim, ben insanları severim,” demişim. Şimdi kendime bir sorayım, söyle bakalım bay, şimdi her insanı, herkesi seviyor musun,” şimdi bu soruya nasıl bir yanıt verebilirim ki? Daha, daha çok, sevmeyi, öğrenip hayata geçirecekken, yanıtım yazık ki “evet” olmuyor.
Çünkü, “gittim, gördüm ve de yaşadım! Canım, can kuşum, kardeşim dediklerim öyle sözcüklerin taşıdıkları manalar gibi değilmiş, onlar, “boş çuval dik durmaz,” misaliymişler. Onlar ne canmış, ne can kuş, ne kardeş ne de yoldaşmış; yaşandı, görüldü, şapka düştü, kel göründü. Bir kez daha anlamış oldum ki, kavramları öyle ulu orta, yerli yersiz kullanıp içeriğini boşaltmamak lazımmış.
Gittim, gördüm ve yaşadım. Umut ettiğim, güvendiğim o dağların, o dağ olmadığı bir tatbikat sonucunda sübuta ermiş oldu. O dağ denilen toprak yığıntılarının, köstebeklerin toprak tepesiymiş. Hani toprağı delen köstebek çıkardığı topraklarla -kendine göre- dağlar, dağlar, Uludağlar, Ağrılar, Everestler yaptığını sanırmış ya, sonra da o dağların bir esinti ile tarumar olduğunu yaşayıp görürmüş ya, işte benim dağların da birer köstebek tepesi olduğu ekim tatbikatı ile sübuta ermiş oldu, ne acı!
Gittim gördüm ve öğrendim ki, insanlık alemini tanıyabilmek için, değil altmış beş yıl, yüz altmış beş yıl, değil kırk, yüz kırk fırın ekmek yesem de insanoğlunun fendini anlayabilmek, öğrenebilmek için, çok, çok senelere ihtiyacım varmış öğrenmiş oldum...
Affet yaşanmışlığım, affet eğitimci mazim, affet onurum, insan olmanın erdemini her daim yücelerde taşıdığım kişiliğim. Daha yürünecek çok yolum varmış, sudan sebeplere, osuruktan tayyarelere ehemmiyet vermemem lazımmış, öğrendim; çünkü gittim, gördüm ve de yaşadım!”
İnsanın yaşı ilerlese de öğreneceği çok şey vardır. Ben de bu yazıdan öğretmen olanın bile öğreneceği çok şey olduğunu öğrendim.. İnsan tamam, oldum dememeli, hayatı boyunca, öğrenmeye yönelmeli, olaylardan ve anlatılardan ders almasını bilmeli.