Sevda Bir Ateş Buldu Sende
Sevda bir ateş buldu sende, eğilip öptü seni
Artık kimse denizi bilmiyor.
Dirseklerini masaya koyuşundan belli
Gelip geçen bir günü bitirmek istemediğin
Sevda bir umut buldu sende.
Ey bir yolcu listesinde bir ölüyü arayan
Artık kimse gözlerini bilmiyor.
Bir mektup, bir telgraf alındısı değil
Unutulmuş bir sevdadır kapını çalan
Ve sevimsiz bir terlik gibi duran odan
Kimse artık bir şey giymek istemiyor.
Sonra bir pencereden kendine
Ne sana ne başkasına benziyor.
Ve işte bir dip balığı su boşluğunda
Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor
8 Ağustos 1928' de doğan, 28 Mayıs 1986'da bir beyin kanaması sonucu ölen 2. YENİ'nin özgün şairlerinden Edip CANSEVER için 2.YENİ'nin "VAKANÜVESTİ" sayılabilecek Cemal Süreya:
" Fazla şiirden öldü" der.
"Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer
Her şeyin fazlası zararlıdır ya
Fazla şiirden öldü Edip Cansever"
Mehmet Fuat'ın deyişiyle benzerlerini taklitçi duruma düşürecek dende özgün ve üretken Edip CANSEVER'i anlatan bu güzel deyiş belki de çok şair de iltifat dursa da hakkedilmiş bir unvan olacaktır.
Edip Cansever (d. 8 Ağustos 1928, İstanbul – ö. 28 Mayıs 1986, İstanbul) Şair, yazar.
Edip Cansever, Kumkapı Ortaokulu’nu, İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi (1946). Bir süre Yüksek Ticaret Okuluna devam etti, sonra ayrılarak ticarete atıldı. 1976’da ortağına devredinceye kadar babasının Kapalıçarşı’daki dükkanında antikacılık yaptı. Beyin kanaması geçirdiği Bodrum’dan İstanbul’a getirildiyse de kurtarılamadı. Mezarı Rumelihisarı’ndadır.
İlk şiiri İstanbul dergisinde yayımlandı (Düşünce, Mart 1944). Bu ilk denemelerini, önce Garip etkisindeki yaşama sevincinin dile getirildiği şiirler, sonra İkinci Yeni akımı içinde özgün örnekler izledi.
Her kitabında kendini yenileyerek, toplumda en iyi tanıdığı çevreyi ve bu çevrenin insanlarını anlatmak, bir bakıma onların içlerini dışa çevirmek (Mehmet H. Doğan) istedi.
Değişik bir söyleyişin, imge düzeninin egemen olduğu şiirlerinde çağdaş insanın yabancılaşmasını düşünsel yanı ağır basan bir anlayışla işledi, yaşanan gerçekliği belli bir dünya görüşüyle irdelemeyi amaçladı.
Memet Fuat’ın değerlendirmesiyle, “Edip Cansever de, Turgut Uyar gibi, çok sesli bir şiirin yaratıcısı oldu. Özgünlüğü kendisinden esinlenenleri damgalayıp ‘taklitçi’ durumuna düşürecek boyutlardaydı. Bu yüzden tek kaldı. Bir ara yanına sokulur gibi olan Ahmet Oktay da tehlikeyi sezince hemen uzaklaşmak gereğini duydu.
İkinci Yeni içindeki yeri, anlama verdiği önemle, Turgut Uyar’a yakındı. Anlatılamayan, anlatılamadan kalan şeyleri bulup çıkarmaya, anlatmaya çabaladı. Orta malı edilmemiş anlamlan sadece insanın iç dünyasında değil, yaşamın çeşitli dış görünümlerinde de yakalamayı başardı.
Soluklu uzun şiirlere eğilim duydu. Geleneksel şiirin değişmez kuralı olarak görülen ‘yoğunlaştırma’ya, şiiri yakalamak için sözü sıkıştırmaya yakınlık duymadı. Kimi zaman dize yapısına hiç önem vermedi. Gereksiz görülen bir sürü çizgi içinden en güzel deseni çıkanveren bir ressam gibi yöneldi şiirsel güzelliklere.”
Şiirlerinde “otel” metaforunu sıkça kullandığı için edebiyatımızda “Oteller Şairi” olarak anılmıştır.
En meşhur şiirlerinden biri olan “Sera Oteli” için Salah Birsel “Bu şiir Cansever’in portresidir” demiştir. Edip Cansever’i İkinci Yeni topluluğunun diğer isimlerinden ayıran en önemli farklardan biri, dize alışkanlığını tamamen kırmış olmasıdır.
II. Yeni şiiri genel özelliklerde de değinildiği üzere şiirde öyküleme tekniğine yani uzun uzun anlatmaya karşıdır fakat Edip Cansever’de bu durum biraz farklıdır. Çünkü Edip Cansever; öyküye, tasvire ve diyalog tarzı ifadelere şiirlerinde sıkça yer vermiştir. Bu yüzden de Edip Cansever’in metin hacmi oldukça fazladır.
Nerde Antigone, Tragedyalar, Çağrılmayan Yakup adlı eserleri teatral anlatımın görülmesi açısından önemlidir. En meşhur eseri Yerçekimli Karanfil‘dir.
Bütün şiirleri “Sonrası Kalır I – II” adlı eserinde toplanmıştır.
Edip Cansever’in Eserleri:
İkindi Üstü (1947),
Dirlik Düzenlik (1954),
Yerçekimli Karanfil (1957),
Umutsuzlar Parkı (1958),
Petrol (1959),
Nerde Antigone (1961),
Tragedyalar (1964),
Çağrılmayan Yakup (1969),
Kirli Ağustos (1970),
Sonrası Kalır (1974),
Ben Ruhi Bey Nasılım (1977),
Sevda ile Sevgi (1977),
Şairin Seyir Defteri (1980),
Yeniden (bütün şiirleri, 1981),
Bezik Oynayan Kadınlar (1982),
İlkyaz Şikâyetçileri (1984),
Oteller Kenti (1985).
1958 Yeditepe Şiir Armağanı Yerçekimli Karanfil ile
1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Ben Ruhi Bey Nasılım ile
1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü Yeniden ile
Babamın Kapalıçarşıdaki dolabında (O zamanlar bugünkü gibi dükkanlar sayılıydı. Yerden yüksekçe minderli, tahta kepenkli dolaplar vardı.) ticarete başlıyorum. Gerçi ticaret de ilgilendirmiyor beni. Oldum bittim alışveriş yapmayı hiç mi hiç sevmedim, benimseyemedim zaten. Ne var ki, başkaca çıkar bir yol da yoktu. On dokuz yaşında evli, yirmisinde çocuğu olan bir genç! Hem de ev geçindirmek zorunda, hem de şiire tutkun. Neyse ki bir kaç yıl sonra büyük Kapalıçarşı yangınıyla dükkanım kül oluyor. Asma katlı bir başka dükkana geçiyorum. Ortağım iyi
Seni Günlere Böldüm
Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşısında.
Şiirler söylenir, şiirler biter
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.
Bütün günler yenileşir her bekleyişte
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.
Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime
Kommentare