ASIM ÖZTÜRK’LE ŞİİR ÜSTÜNE
SÖYLEŞİ
Timuçin ÖZYÜREKLİ
Şiiri değerlendirmeniz ve şiire bakışınız nedir ?
Seninle uzun yıllardır hem şiir üzerine olan toplantılarda ve söyleşilerde bunu çok ayrıntılarıyla konuştuk, sanıyorum daha konuşmaya da devam edeceğiz. Şiirin kendi yapısında var olan süreklilik nedeniyle, her gün, her an yeni açılımları. yeni oluşumların konuşulduğu, yazıldığı bir yazın dalından söz ediyoruz. Her şiire başlarken sözcüklerin seçiminden, kavramların içeriğinden, imgelerin yerli yerinde ve özgün olarak kullanımından kendimi sorumlu tuttuğum gibi, onlara yeni açılımlar vermeğe de çalışırım. Bu bile şiirin üretim sürecindeki durmaksızın kendini yenileyen canlılığını, düşünsel, duygusal derinliklerinden biraz ip uçları veriyor sanıyorum.Şiiri yazanın kendine dönük yanını ayrı bir konuşma ,ayrı bir söyleşi konusu yapmak olasıdır. Şiir yazma eyleminin hem zorunluluğundan söz edelim, hem de bu zorunluluğun ana dayanaklarını açımlayalım. Bu dışarıdan son derece sıradan bir edimmiş gibi görünen bir eylem, bir davranış olmadığını ayrıntısıyla konuşulması gerekir. Sanıyorum bu hem şiir okuru için hem de şiir yazanlar için de çok gereklidir. Okura ulaşan yanıyla soğutulmuş, elle, avuçla dokunulan bu kor gibi sıcak ürünün nasıl yazanın elini, usunu yakmadan üretiliyor olmasını konuşmak, bunları çok gerekli mi bilmiyorum ama bazılarına ip uçları olsun diye anlatmakta da yararı var. Uzun yıllardır şiir yazıyor olmanın düşünsel kolaylıkları zaman zaman sizi tuzağa düşürebilir, bunun ayırtına vararak, sıradan, kendini yineler durumundan kurtulmak gerekir. Bu konu üstüne daha çok uzun yazabilir ya da konuşabiliriz. Değinilmeyen açılarını zaman zaman el yordamıyla
Dokunarak, zaman zaman usumuzun aydın yüzeyinde gezinerek açabiliriz.
Bir çok ödül aldığınız biliniyor. Bu bağlamda şiir geçmişiniz nedir ?
Yaklaşık 1965’lerden bu yana yazıyorum.Hemen hemen kırk üç yıl olmuş, bu güne dek on binlere varan sayıda şiir ürettim.Şiire yaşamımı verdim desem,biraz geleneksel konuşmamış olurum sanırım.Tüm yaşamımı şiir üzerine kurarak, kolay acısız,sorunsuz yaşamlardan hep uzak durdum; şiir uzak durmamım gerektiriyordu. İyi şiir yazabilmenin;şiir yazabilmenin sıradan birikimlerle olmayacağını daha işin başında anlamıştım,bu nedenle bu güne dek gelmiş olan tüm kültürel birikimleri okuyarak, onlardan doğru bilgileri ve iletilerini özümleyerek işe başladım. Kolay sınıf geçmeler, okul bitirmeler bana göre değildi. Çok para kazanacak meslekler, etiketler, birilerinin yapay beğenilerle kurduğu övgüler, ödüllendirmeler bana göre değildi. Hem doğru olanı bulmak , hem de doğru olanla birlikte yaşamak içimdeki o derin boşluğu doldurma konusunda bana çok yardımcı oluyordu.Hiç ayrım yapmaksızın öncelikle yazınsal ürünleri, daha sonra bunlara destek olan yan kültür öğeleriyle beslenerek sürdürdüm,kendime açtığım yolu.Sanıldığı kadar kolay geçmeyen bir yoldu bu;alışkanlıkları ve bu alışkanlıklar içinde yaşamanın kolaylığını kavramış olan çevreye aileye karşı bunu sürdürebilmek. Yoğun okumalar sürecinden geçtim,bu gün bile günde belirli bir okuma sayfalarım vardır. Okudukça anlama,anladıkça yeni ufuklara doğru çıktığım yolculuklarda hep yalnız olduğumu duyumsarım.
Özgeçmişimde ödüllerimle ilgili belirli dökümler vardır. Bir çok ödüle katılmadığım ,katılmamaya özen gösterdiğim çok olmuştur.Bunlar önemlidir ama beni şiir yazmaya yönlendiren, yazmadan duramayacağım bir duruşun karşıtı değildir. Ödüller verilmemiş, hiç bir kişi şiirimi okumamış olsa bile ben yine binlerce şiir yazacak, şiir üretrnenin yoğun düşünmelerin işçisi olacaktım.
Bütün şiirlerinde yazıldığı yeri not düşüyorsun ve numaralandırıyorsun, özel bir anlamı var mı ?
Sanatın ve yeniden üretmenin,düşünce boyutuyla ve yazınsal boyutuyla büyük bir disiplin olduğuna inanırım.Her ketsen çok çalışmak, herkesten çok okumak, herkesten çok yazmak edimi benim disiplin anlayışım içindedir.Bu disiplin asla sınırlandırıcı değil, önünüzdeki yazma işlevini kolaylaştırıcı, daha kısa zaman ayırarak yeniden başa dönmeyi önleyici bir kolaylığı vardır. Bir yazarı tüm yapıtlarıyla birlikte okurum. Okuduğum kitaplardaki önemli gördüğüm yerlerin, dizelerin altını çizerim.Yazdığım her şiir iyi ya da iyi değil o benim şiirimdir onlar üzerinde çalışırım.Bir çok şiir yazan ozana göre davranmam, ben şiirin bir kez yazılacağına,üzerinde durup durup düzeltmeler yapılacağına inanmam. Şiirin o anın şiiri olmasına özen gösteririm.O anın duygusunu coşkusunu taşıması, anlar değiştikçe duygunun ve düşüncenin de değişip bana o anda yazdığım şiire yabancılaşacağını düşünürüm. Daha sonra yazılan şiirin başka bir şiir olduğuna inanırım. Her şiir yazıldığı zamanın, yazıldığı anın izlerini,kokusunu taşır;sizi düşünmeye duygulanmaya sürükleyen etkenlerin sizi kuşatan ışıkla kokuyla zamanla ilişkisi vardır,o ilişkilerden etkilenen,yazdığınız sözcüklerin arasına sinen,zamanın da, yerlerin de anlamı vardır. Ben de bu nedenle uzun yıllardır şiirlerimi hangi gün , hangi tarih, zaman zaman o günün içinde hangi saat yazdığımı belirtirim. Bu benim şiirime açık yüreklilikle,cesaretle,ona her şeyimle yaklaştığımı, ondan gizleyecek hiç bir düşüncemin olmayacağını gösterir. Ben şiirimi yazarken kendime karşı hiç yalan söylemeden, olanca çıplaklığımla yaklaşırım, olanca yalınlık,olanca gerçeklikler içinde yazarım. Gecenin ilerleyen saatinde elinizden tutup kaldıran sizi düşünsel ve duygusal ummadığınız zamanlara ve yerlere götüren şiire hem bir dostluk iletisidir bu hem de o yolculukların birer geçtiğiniz zamana çizilmiş çentikleridir.Tüm yazdıklarımı ta başından bu yana düzenli saklarım, bunların bir gün birileri tarafından incelenmesi durumunda ona da kolaylık olmasını isterim. Bizde düzenli çalışma pek yoktur, onun için her yeni yolcu kendi öğretisini yeni baştan kendi bulmak ve oluşturmak durumundadır.Çok zaman yitiriyoruz çok...
Dile gösterdiğiniz özen şiirlerinize yansıyor, günümüz şiirinin başat sorunu nedir nasıl aşılabilir ?
Yine seninle katıldığımız bir çok konuşmada bunları değişik ortamlarda anlattım,neden özgün ve Türkçe sözcüklerle yazmam gerektiğini hem düşünce bağlamında hem de yazın bağlamında dillendirdim. Başından bu yana sürekli yeni ve Türkçe sözcüklerle şiir dilini kurmuş bir kaç ozandan biriyim .Bunu bilinçli yaptığımı bilen arkadaşlardan birisi de sensin. Çağdaş, aydınlık ilerice, düşünce de ve biçimde de devrimci bir şair olarak dilimi yenilememin çok nedenlerinden biri de uzun yıllar halkımızın kullandığı ana dilden uzaklaşarak, halkın değişen toplumun içinde(beni) bireyi tanımlamam,onu açımlamam olanaksız olacaktı.Hep bir yeri yabancı,hep bir yönü kapalı, hep bir yönü anlamsızlığın içinde yitip gidecekti. Kolay olan geleneksel yazının tüm verilerinden yararlanmak ve kolay olandan kalıplaşmış olandan yola çıkarak yazmak ve bu güne dek yazılanları yinelemekti.Bu benim yazdıklarımla, düşündüklerimle örtüşen bir durum değildi. Çağdaş düşüncenin kendi biçimleri, kendi yeni yapı taşları olmalıydı, bu var olandan yola çıkarak onun işlevselliğini yitirmiş kalıplarını kırmak; birikimlerini anlayarak onlar üzerine yeni bir yapıyı oluşturmaktı. Sözcükler düşüncenin , duyguların birer ileticisidir, birer taşıyıcı unsurlarıdır; belleğinizde oluşturduğunuz anlam yüklerinin
Taşınmasında seçtiğiniz birer araçtır.Yeni anlamları, yeni düşünceleri eski kalıplaşmış,içerik olarak yükleneni taşımakta zorlanan sözcüklerle bunu yapmanız olanaksızdır.Yeni sözcüklerinizi hiç duygusallığa kapılmadan, hiç kolaycılığa kapılmadan; birilerinin eski birikimlerine denk düşerliği kendinize yol çizerek bunu başarmanız olanaksızdır.İlk başlarda bu tavrınız doğruymuş gibi görünse de, zamanla bu sizin kendinize de kurduğunuz koyla bir tuzaktır.Kendiniz yanılma konusunda gerekçelerinizi oluşturmanız bu bağlamda daha da kolaylaşacaktır. Bu tuzak daha derinleşerek, içinde bulunduğunuz konumdan daha da gerilere gitmenizi sağlayacaktır; ya da yerinde saymanızın geriye gitmek olduğunu görmenizi engelleyecektir. Şiir yazanı her yeni olgunun günümüzde hızla kuşattığını düşünecek olursak yavaş hareket etmenin bu değişim hızının altında kalmak olduğunu da bilmesi gerekir.O kadar çok çevrilmesi, sözcüklere dönüştürülmesi gereken duygu ve düşünceler var ki,bunların bir an önce şiirleşmesi, şiirsel sularda yıkanarak dizelere yeni biçimlerle,yeni sözcüklerle sunulması gerekmektedir. Son yıllarda yazdığım bazı şiirlerde bunu yaşadım, şiir öyle sözcüklerle geliyor ki,onları hiç değiştirmeden geldikleri gibi dilimizde ;hiç bir dilde var olmayan sözcüklerdi bunlar; o şiirleri bozmadan o sözcüklerle yazdım.Önümüzdeki dönemde yayınlayacağım kitabımda bunlara yer vermeyi düşünüyorum. Düşüncemdeki akışın sözcüksel biçimi onlardı.Bir çok gelenekselliği kıran onları yok sayan bu davranışım kalıpları aşamayanları rahatsız edebilir,anlamaktan uzak bir biçimde karalamanın yolunu seçebilirler ama bu şiirler benim belleğimde var ve öyle duyumsuyorum bu şiirleri. Günümüz şiiri yıllardır gündemi oluşturan yeni sözcük mü,eski alışılmış sözcükler mi yüzeysel tartışmasını çoktan geçmiştir. Bu gün konuşulması gerekler ana şiirin alanlarına girip hem yenileştirici hem de açımlayıcı olak durumundadır. Yazanların gelip tıkandığı, durmadan kendilerini yineledikleri noktanın başlangıcı buradadır.Gelin bunu yeni baştan konuşalım…. Gerçek şiir nedir ?
Bireyi de günden de tutan toplumsal temalar içeren şiirler yazıyorsun, sana göre günümüz şiiri nasıl bir dönemeçte,gelecekte karşılaşacağı özgün sorunlar nelerdir ?
Tüm yaşadığımız değişimlerin ana ekseninde birey dediğimiz kimliği adı ,soyadı düşüncesi, beğenileri, korkuları, acıları, umutları, umutsuzlukları, yılgınlıkları, döneklikleri, ikiyüzlülükleri, dirençleri, karşı koyuşları, acı çekişleri, yeniden yaşamı yapılandıran ve dönüştürenleri,hiç bir karşılık beklemeksizin durmadan insanlık adına verenleri,var olanları durmadan tüketenleri, kendini bu olanlardan sorumlu tutanları, vurdum duymaz olanları nasıl tanımlarsak tanımlayalım, karşımıza dışsal olarak birey, içsel olarak da onun kimliği çıkar. Nasıl yazın, çağdaş ve ilerici yazın; kendini tüm oluşan kültürel ,toplumsal oluşumların önünde gören yazın eri (ozan) bunları görmemezlikten gelir. Bunlara kapalı dar bir alan içinde kendi karanlığından soyut elmaslar keserek durmadan kendini kanatabilir. Hiç kuşkusuz bireyin (insanın) ana merkezde olduğu, tüm bu işlevselliklerin insana dair, insanca olduğunu unutmadan onu,bunun da ötesinde insan olan benin kendi yolculuğundaki tanıklıkları dönüştürerek, yeniden biçimlendirerek sunması değil midir? Yazılmış olanların da özünde hep insanın kendisi yok mudur ? Bu daha da renklenen, daha da ayrıntılı sorunlarla tek düzelikten uzaklaşan birey tanımlamasını açabilirsiniz. Günümüz şiiri bireyin bir malzeme, şiirde bir öğe olmasının ötesinde şiiri kuran,şiiri oluşturan ana odak olduğunu bilip onun her türlü duygulanımlarını şiir kurulları ya da yeniden oluşturulan kurallar içinde vermesidir. Ozan kuralları yıkan olduğu kadar yeniden kural oluşturandır. Günümüz şiiri konu darlıklarından sıyrılıp, onu etkileyen yazılması zorunluluk taşıyan her konuyu yazmalı, her şeyi şiire aktarmalıdır. Bunun bana göre tek ölçütü şiir olmasıdır. Şiir yazanla da geleneksellikten uzak durup yeni açılımların, birer deneyicisi değil uygulayıcısı olmalıdır. Her uygulayıcı tek başına başkalarına benzeşmeden, kendi olabildiğince şiirinde ayrı tatlar, ayrı kokular olacaktır. Düşünmenin (evrimleşerek) sınırları yoktur, her yeni imgelerle yeni şiirler oluşturulabilir. Yeter ki bunun alt yapısını doğru kurun,ona gereken emeği verin, başkalarına yaslanarak onun kendi bulduğu seçerek bir yere varmanız,kendiniz olmanız olanaksızdır. Sizden öncekileri yadsıyarak, yok sayarak değil;
eleştiriniz oluşturarak yolunuzu çizmeniz gerekir. Bu çizilen yol bir tek sizin gideceğiniz, yürüyebileceğiniz yol olmalıdır. Yolların çokluğu usunuzu karıştırmasın, ne kadar çok yol varsa o kadar yeni insan , o kadar yeni birikimler vardır.
Yazmanın önüne hiç bir zaman diğer sıradan edimleri geçirmeden, yazdıklarınızın ödülsel yada parasal, karşılığını beklemeden, bu karşılıklar içinde yitip gitmeden, yazmanın tadımsal doruklarında dolaşarak durmadan yazmak, yazarak kendini zamanını aşmak yolun olmalıdır. Tümcelerimin sonu birer yol göstericilikle bitse bile bu göndermelerin çoğunu okur kendime yönelttiğimi bilmelidir. Yazarken, sorularına yanıtları oluştururken bile durmaksızın yeni düşünce açılımları içindeyim. Her an yeni öğretilerin eşiğinde olmak tadını yazmaktan başka bir şey veremez.Şiirin özgünlüğü, şiirin gizemi, şiirin ulaşılmaz olanı; başkalarının anlamak isteyip de anlamadığı bu olsa gerek.
Bir grubun, bir yerin sınırlandırılmış bir düşüncenin içinde olmadan, bir yere ait olmadan, kendinin bir yer bir evren, bir anlam, bir dize ve sözcük olduğunu duyumsayarak, bu duyumsamanın şiire giden yolda ne kadar keskin ne kadar yorucu, ne kadar başkalaşma olduğunu (olumluluk açısından başkalaşma) duya duya , kendi renginin içinde değişerek yeni bir renge dönüşeceğini bilerek yazmak yazmak, durmadan yazmak. Belleğindeki sözcükleri akıttığın şiir ırmaklarına karışıncaya dek yazmak.
Sana göre Türk şiiri nasıl bir gelişme gösteriyor. Günümüz şiir okuyucusu için ne söyleyebilirsin?
Yaşamın her alanını olduğu gibi, yazın alanını da denetlemek kendi düşündüğü gibi yazılmasını, ürünler verilmesini isteyen belirli bir anlayış var. Ellerinde bulunan olanakları bu anlamda çok iyi kullanıyorlar. Özellikle yazılanların yayınlanması, yayınlanan bu ürünlerin kitap haline gelmesi ve okura ulaşması kanallarını ele geçirmiş olanlar; ne ve nasıl yazılacağına da karar vermek istiyorlar. Bunu özellikle kendileri yapabilecek birikimde ve yetenekte olmadıkları için yazına yakın duranlarla bunu güdülendirip hem okuru bu kanalla yönlendirmek ,hem de yazarı kendi edimsiz, renksiz; yaratımın hiç olmadığı sınırlı bir alana çekmek istiyorlar. Oysa yaratımın hiç bir sınıra sığmadığını yazın çizelgesinde görmüş olmaları gerekir; bunu görür de yine bu konuda çaba gösterenlerin geciktirme eylemleri bir gün yine işe yaramayacaktır. Günümüz de bazı yazın alanlarını denetleyenler şiiri de denetlemek onu kendi anlayışları doğrultusunda oluşturmak istiyorlar. Bilmiyorlar ki şiir hiç bir yazın alanında olmadığı kadar özgür ve özgündür. Yapısı gereği yazanın bile denetleyemediği belirli kalıplar içine alamadığı bir yazın alanıdır. Şiiri yazanın kişiliği, karanlığı ve duvarları yıkma çırpınışları, kendi sığmazlığını sözcüklere dökme gereksinimi de bundandır. Günümüz şiiri bu çizgiye sığan ve kimliksizleşen dar bir alanda yol alırken, için için hiç bir kalıbı kabullenmeyen yeni bir ses yeni bir açılım olarak geliyor. Durdurulmazın; şiirin ta derinlerden gelen gerçek sesi bu değil midir?
Kalıpları kıran, alışılmışın ötesinde her türlü sınırı yıkan bir şiir geliyor, her dönemde olduğu gibi yazın çizelgesine girmeyen ürünler olacaktır. Konumuz da bu değil zaten.
Şiir üretilmişi yeniden üretmek ona yeni anlamlar katmaktır. Şiir okuru için bu bir kat daha artarak sürer. İyi okur ya da şiir okuru her zaman farklı birikimleriyle kendini şiire hazırlamalı, şiirin istediği emeği vererek okumalıdır. Hiç bir hazırlık yapmadan üst kültürün, üst duygunun, üst düşüncenin anlaşılması, orada kendine yaşayacak alanlar bulması çok zordur.
20.7.2008 Şiirevi-Güvendik, URLA-İZMİR
maviADA 16. SAYI 2008 GÜZ
Comments