top of page

NE OLDU SANA ÖĞRETMENİM?


Ah meslektaşım! Ne oldu sana?

Sen böyle değildin…

Suskun değildin!

Konuşur, yazar, yürür, meydanları inletirdin.

Öğretmen okullarının kurulduğu 170 yıl öncesinden beri hep ileri bir Türkiye’nin timsali oldun. Meşrutiyeti ilan edenler, sultanları tahttan indirenler senin elinde yetişti.

Çektiğin sefalete aldırmayarak yeni öğretim usullerini izledin. Dergiler, gazeteler çıkardın. Hakkını aramak için örgütler kurdun. Grevler yaptın. Yurdun paylaşılırken, halkın köleleştirilirken kürsülerden bağımsız ve özgür Türkiye için haykırdın. Silahına sarılarak Kuvay-ı Milliye'ye katıldın.

Aç tok görev yaptığın kasaba ve köylerde halka önder ve örnek oldun. Köy okuluna ulaşmak için atıyla birlikte Zap Suyu’na giden senin meslektaşındı.

Eğitmen kurslarında kendi yaptığın tahta bavulla köy yollarına düştün. Köy Enstitülerinde kerpiç kararak kendi okulunu kendin inşa ettin. Ağaya, beye, milletin ensesinde boza pişiren politikacıya sen kafa tuttun. Kalemini konuşturdun; halkın yoksulluğunu, ezilmişliğini dünya senden öğrendi.

Dokuz köyden sürdüler, yılmadın, onuncu köyde de ışık oldun. Kurduğun örgütlerin şubeleri, işçilerin ve gençlerinki gibi bir devrim ocağını andırıyordu.

Kayseri’de temsilcilerini toptan yakmak istediler. On binlercesini bir gecede toplayıp zindanlara attılar.

Devrimci Eğitim Şûraları topladın. Millî ve halkçı eğitim programları yaptın. Derneğini kapattılar. Büyük kentlerin alanlarında kocaman bir kitle oldun. Örgütlenme hakkını söke söke aldın.

Ah öğretmenim! Ne oldu sana? Hiç bu kadar suskun, edilgen olmamıştın.

Oysa 170 yıllık kazanımların tek tek elinden ve halkından geri alınıyor.

Okullarda bilimin ışığı günden güne sönüyor. Üniversite kürsüleri, suyu çekilmiş bir değirmene döndü. Yetiştirmekle görevli olduğun çocuklar, özgür bir yurttaş yerine cemaat üyesi olmaya zorlanıyor.

Koyu bir sis, bu güzelim ülkenin üstünü gitgide kaplıyor. Senden ses seda yok!

Yoruldun mu? Umutsuzluğa mı kapıldın? Bir zamanlar taşıdığın pankartları nereye sakladın? Elinden kitap düşmezdi. Sana dünyayı, ülkeni, halkların mücadele tarihini öğreten kitapları yaktın mı?

Ah öğretmenim!

İnanıyorum ki bu geçici bir geri çekilmedir. Korkunun dağları sardığı kötü bir dönemin sonucudur. Yelin halktan yana esmeye başlamasıyla sen yeniden doğrulacak, halkın demokratik mücadelesinde eskisi gibi layık olduğun yeri alacaksın. Sana yakışan budur.

Emrullah Efendi’nin, İsmail Mahir Efendi’nin, Etem Nejat’ın, İsmail Hakkı Tonguç’un, Şerif Tekben’în, Sabahattin Ali’nin, Rıfat Ilgaz’ın, Fakir Baykurt’un, Mahmut Makal’ın, Ali Bozkurt’un, Cemil Çakır’ın, Güneş Öğretmen’in ve binlerce, on binlerce eğitim erinin taşıdığı meşale yeniden yakılmayı bekliyor. (23 Kasım 2018)


Öteki yazılar için: zekisarihan.com

26 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör