Sevmek Deyince…
top of page

Sevmek Deyince…

Güncelleme tarihi: 22 Oca 2022

Yalnız bir insan nedir, ulu bir çınar bile olsa; tek başına kuru bir ağaç. Sevmek; o ağaçtan çiçek çiçek bir dal gövertmek, dal, yaprak, çiçek zengini olmak, aşmak kimsesizliği, kalabalık olmaktır.

Hiç çiçek yüklü bir kiraz dalına alıcı gözle baktın mı?O kuru dalların en çok on günde kavuştuğu güç,gösteriş ve zenginliğe... İşte yaşamaya değer diyecek olduğun aşkın o hali...


Kaç gün sürer? O naif gelin kaç gün sonra kırık dalları, sökülmüş yapraklarıyla ağlanacak hale döner?


Kimin umurunda?


Hayatın özü uzun öyküler değildir.

Sevmek, ilkeyi bilmezsen, doğası gereği sürekli yenilmektir. Biliyorum sen onlardansın; yenilmeye yeminli olanlardan.


Kırık bir oyuncak bebek gibi

Bir köşede bulsalar ölümünü,

Kimse üzülmeyecektir bilirsin,

Tek çivi oynamaz yerinden,

Gene de denemelisin.


Kuşkusuz denemelisin. Çiçek ve dal zengini olmak buna bağlı, mutluluk da; birini sevmeye… bu intiharınsa bile…


Sürekli artan bir mutluluksa istemin, acıların öğretisine gereksinmen yoksa kendine yetmelisin.

Ya da sevmelisin.

Ne var ki sevmektir bir başına yapılamayan. Kimsen yoksa nasıl seversin? Yoksa su, yoksa uçan kuş, yoksa çocuk, yoksa elif endamlı, hareli yaprak yeşili gözlü; anne, sevgili, kardeş, kısaca insan… olmazsa nasıl seversin? Orda tıkanır insan, en büyüğümüz bile orda yenilir. Belki bu vazgeçilmezlik, ihaneti sevgiyle aynı yere, aynı sözlüğe yazar. Biri varsa öteki de var olur. Su kurur, kuş uçar, çocuk ölür… eşyanın doğası bu? Ya seven? İhanet eder. Çünkü o nazenin sevginin sana karşı, acımasız dünyaya karşı tek gücü odur. Türünün en vurucu, en incitici silahı...

Çocuğunun, hiç ısınamadığın komşunla sana karşı iş birliği yaptığını bir düşün. Karnına gelmesin kurşun, çok acı verir derler, öyle mi olur insan?

Öyle de vaz mı geleceksin sevmekten ve kalabalık olma gayretinden? Ya da seven ihaneti denemekten bıkacak mı?

Yanıtı bilirsin de senin doğan bu: Mademki insansın seveceksin. Komşunu, çocuğunu, arkadaşını, başağa durmuş ekini ya da güneşin önünde yeni uçuşlara özenen martıyı ya da halkını…

Sevip hayal kırıklığına uğramalıyız değil mi? Sevip kör bıçaklarla gırtlağını kesmeliyiz sevilenin. Hep sevdiğin ya da yakınındır cellâdın bilmez misin? Olsun daha da zoru vardır: Birinin cellâdı olmak...

Öyle dikenli bir yoldur sevmek, sokulmak. Gene de bir şey çeker seni... Belki uçman için ikinci kanat. Belki kanatların tam da, yüreğini kaldıracak, enginleri aştıracak bir güçtür derdin. Sırtını ürpertecek bir şey, iki elin kanda olsa, koy git, dedirtecek, belki aşamam, ama bu uğurda ölemem mi, dedirtecek bir şey, ışığa ulaşmak için yanmayı göze almanı sağlayacak bir etkileme, bir türkünün gücüdür, belki de aradığın.


Şimdi düşünmeli işte. Neden gülümseyen çocuk türkülerin yoktur? Neden sevi için yakılan onca türkü, hep hüzün, ihanet, gözyaşı, figandır? Hüzün, çok mu yakışır sevdaya?

Düşündün mü?

Senin önce haksızlığa uğramaya, durmadan uğramaya ve ardından gözyaşları dökerek ayağa kalkmaya gereksinmen var. Yani sevdaya. Madem bunca isteklisin, uzaklardan başlasın o acıklı türkü.

Güneşin altında okşanmaya deli bir Van kedisiyken, bir gözü su, bir gözü yaprak olmuşken, ne olur sana bir düşün? Biri ölmüş, salâ okunur sanki. Karnından vurulmuş gibisin. İşte senin sevdan o, türkün de...


Ne zaman sevsem, o türkü duyulur,

Bir falçete ağzı geçer yüreğimden,

Bir kelebek boğulur kozasında,

Bir ayna derin kırılır.


Keskin bir jilet gibi doğrar,

Kanım akmaz.

Kement olur dolanır boynuma,

Şeyhim Bedrettin olurum,

Malı haram, canı helal,

Boynum vurula


En acıklısından bir Kerbela cengi yaşanır,

Yaşanır yüreğimde.

Başım döner.

Bir portakal ağacı çiçek açar,

Kundakta bir bebek ölür,

.

Fırat’a üç adım kala,

Ağzıma tuz basılmış,

Sonsuz bir susuzluktur duyumsadığım.

Anlayın,

Ben sizden hiç olmadım ki,

İhanet bir deli gömleğidir,

Giyinemem.


Ne zaman sevsem;

Kan açar zakkumlar,

Ölesim gelir.


İşaret bu. Bir türkünün ağlatmasına deli gibi muhtaçsan kendine yetmeme çağındasın artık. Umut rafların en yükseğine atılmış, hüzün ve umutsuzluk giyneğin. Arzun bu muydu? Kendini daha iyi mi hissediyorsun? Karınca ölmeye yakın kanatlanırmış, ondandır. Olsun hiç kanatsız ölmek de vardı, diyor içinden bir ses, değil mi? İyi de, sen huzurunu satın almak için neler yapmadın? Uyum olsun diye, kimse incinmesin ve de seni incitmesinler diye inançtan inanca taşındın. Hiçbir şeyin kendi seçimin değildi. Birlikte oldukların T.Fikret’in şiirindeki ürkütücü İstanbul’du. Sen daha ileri gidip şimdiki İstanbul oldun, bıçak ağzında ayılmaya neden şaşırıyorsun? Şimdiki İstanbul, ancak böyle sevilir? Sen bunu hak etmemiş miydin ve herkes bunu yapmadı mı sana?


Bütün türküler senin. Bütün acılar…


O kadar da üzülme. Kimse yaşam ustası doğmadı, yanlışlar da bizim için. Üstüne üstlük sevgi en çok senin hakkın. Yanlış yapmak, yaşamı balkonlardan izleyip sorunsuz yaşamlardan dem vurmak değil, Beyoğlu’nun arka sokaklarına gece yarısı dalıp tırmık içinde, ama sağ çıkmaktır. Akılsa, bir daha yinelememek aynını…

En çok bilenin, en çok hata yapan olduğunu herkes biliyor, senden başka.

Ezberlediklerimizi unutmanın zamanı geçiyor. Kendi sevgimizi, bize uyanı kendimiz bulmalıyız; çoğu okuma yazma bilmeyen, bilse de etik ya da akıl yoksunu, tam bir yaşam yitiği, ama ahkâm ustası çevremiz değil. Doğru çevrede değilsek neyleyeceğiz?

Hiç ölümcül kanser gördün mü? Ağrıyı kesmek için en şiddetli uyuşturucular verilir. Başın ağrıyor diye sen de mi onu denemelisin? Kendine yetmek zor olsa da, kendin olmak o denli zor mu?

Sevmek kalabalık olmaktır. Eşitini yaratmak, dal çiçek olmaktır... ve huzursuz olmak… mı?

Dost olmayı bilirsen, hayır. Dostlukla büyüyen sevgi, tek başına yapamayacağın çok şeyi birlikte yapmaktır, ama önce dost olmaktır.

İster anne, ister baba, ister arkadaş, istersen sevgili ama önce dost. Kendine olduğu dende dürüst, açık, adil, candan ve özverili. Sahi kendine dost olmayı biliyor musun? Aynanın karşısına geçtiğinde görüyor musun eksikliklerini ve öyle eksik seviyor musun kendini? Korkmadan tanımlıyor, eleştiriyor ve düzeltiyor musun? Yoksa aman canım sıkılmasın… da övgüler mi düzüyorsun kendine?


Biliyorsun sen onlardansın. Hep yanlış yapanlardan, çünkü insansın. Ondan o kadar güzelsin. O zaman yeniden seveceksin...


İstersen düşün, öteki yol da var: Kendine yet, kendin ol, daha güçlü, daha güzel olacaksın. Ben görmesem bile.


Dostluk o değil midir?

Sana yararı olmasa bile onun adına sevinmek.

66 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Attilla İlhan

1/3
bottom of page