Refik Durbaş
birer birer kayboldu gül harmanında ufkun
(BEYAZ KEHRİBAR şiirinden )
Dilim küfre, yüreğim acıya
Gurbet ne yana düşer usta
Kimi telli kavaklı gökyüzü
kimi ipini salmış uçurtma
bir gün ben de ulaşacağım kapılarına.
yoksulluğun o sonsuz panayırını aşacağım.
aşkın şiirini ve memuriyetini kuracağım
ve elbette bitecek zamanla edebiyat tarihi
sevdanın ve alkolün kahramanlığı er mektupları
gurbetin yüreğimi dağlayan diktatörlüğü.
sevgilim acemi bir karanfil gibi açıyor
her sabah şehrin yanaklarında
bense her gece sıkıntıdan ve yeminden
elbiseler biçiyorum, namussuz ve onurlu sevdalar
dağları dağları da deliyor yalnızlık
ışıdım yoksulluğa, perişanlığa.
uykusuz kamyonlar çizdim gecenin alnına
devşirme köyler, puslu kasabalarda dolaştım.
umudun ve ezilmişliğin çadırında besledim
sokakların dilber ellerinden öptüm
saçlarını okşadım dağların
ve kuşlar bile uğramazken karanlığıma
şimdi hey desem şehri saçaklarından sarsıyor yalnızlığım
eğil yüzüme sevgilim, çöz iplerini
o uslanmaz hayvanlığımı utandır, bırakılmışlığımı çınla
çünkü doymuyorum abazanlığıma pazar
mecmuaları, şahane çirkinliğim ve hülyalarımla
ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi
şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık.
Barış Koyun Çocukların Adını
Oyunu sever bütün çocuklar
birdirbir, uzun eşek, körebe
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
oyun sözcüğünün halkların dilinde
(Oyun koyun çocukların adını)
Savaşa karşıdır bütün çocuklar
kışın: kar altında her sabah
tükenip erise de solgun nefesi
yazın: göğsü sırmalı fabrikalarda
çarkları döndürse de yoksul alevi
savaşa karşıdır bütün çocuklar
nice ölümlerden geçmislerdir
nice rüzgarlar içmislerdir
gelincik tarlası çocuklar
(Emek koyun çocukların adını)
Gökyüzünün penceresinden şimdi
hayatın yağmalanmış sevinci
(Sevinç koyun çocukların adını)
(Umut koyun çocukların adını)
- Ölüm uçar çocuklar kalır
(Mutluluk koyun çocukların adını)
Barıştan yanadır bütün çocuklar
sabah: kuşatılmış bir toplama kampında
ayrılığın tepsisini okşasa da elleri
aksam: yıldızların mor orağıyla
sessizliği devşirse de yetim öksüz sesi
barıştan yanadır bütün çocuklar
yürekten hisli sevmişlerdir
güvercin harmanı çocuklar
(Devrim koyun çocukların adını)
Barışı sever bütün çocuklar
beştaş, saklambaç, elim sende
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
barış sözcüğünün halkların dilinde
(Barış koyun çocukların adını)
(Barış koyun çocukların adını Şiiri)
Vazodaki boynu bükük papatya: Konuş benimle
Cıgaramın dumanından dökülen kül: Konuş benimle
Dilinin sıcaklığı hâlâ dilimde duran: Konuş benimle
Kalbim çılgın kalbim sesini duyamıyorum artık: Konuş benimle
Denizin sesi ayaklarına vuruyordu
birinin sıcaklığı vapur dumanına karıştı
birinin kirpiklerini yakıyordu
aynı anda bakışları düştü
Ne zamandır kurumuştu çiçekleri şiirlerin
taş duvar demir kapı bedeli ödenmiş acı
hangimiz hangimizden alacaklı
pencerede yağmur içimde dağlar ve gökyüzü
barışığım hepinizle küsüm kiminizle
( Denizin sesi yüzlerinde kalkıp yürüdüler)
Televizyonun kumandasını kırdım
birinci sayfalarını da yırttım bütün gazetelerin
Savaşa tanık olmak istemiyorum
Göklerin yüzü yıldızların ışığıyla donatılmışken
kara karanlığın koynundayken yerlerin yüzü
napalm ve öfke, atom ve kin, ölüm ve bomba
yeryüzü ve gökyüzüne yağarken
“Sevgili seyircisi” olmak istemiyorum televizyonların
Naklen yayında canlı bomba olmak istemiyorum
Çocuklar, yaşları bedenlerinden büyük
bedenleri yaşadıklarından küçük çocuklar
mermiler mermiler oyarken
ilikleri kurumuş kemiklerini
Fotoğraf makinesi olmak istemiyorum
O kadınlar ki, yatağın da esrarı olmaktan çıktı ruhun da
ama, esrarı en çok kim bilebilir onlardan daha fazla
acıyı ve sevinci, ilki ve sonsuzluğu, ölümü ve hayatı
napalm öfkesini, bomba kinini kusarken
savaşa alışmıştır diye kadınlar?
“Savaşı okuyan uzman” olmak istemiyorum
Döviz, borsa, faiz ve altın ne olacak
hayatları merminin hızından kısa çocuklar
ölümleri bombanın sesinden uzun kadınlar
kadınlar ve çocuklar ne olacak
“Gelişmelerle karşınızda” olmak istemiyorum
“Beni izlemeye devam edin” olmak istemiyorum
- Şiir unutmaz, “canlı yayın” yapsa da ölüm
çünkü haktır ve haklıdır şiir
akıllı silah, televizyonda “görüntü”,
gazetede “kaliteli haber” olmak istemiyorum
“Haber” de “Haberci” de olmak istemiyorum
07 Ekim 2001 Pazar, 19.15
D 10 Şubat 1944, Pasinler
Ö: 1 Aralık 2018, İstanbul
Erzurum'un Pasinler ilçesinde doğdu. Liseyi İzmir'de bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk dili ve edebiyatı bölümündeki öğrenimini bitirmeden ayrıldı. 1965-1968 arasında çeşitli işlerde çalıştı. Yeni İstanbul ve Cumhuriyet gazetelerinde düzeltmenlik yaptı.
İlk şiiri İzmir'de Ege Ekspres gazetesinin sanat sayfalarında yayınlandı. Devinim, Gösteri, Sanat Olayı, Soyut, Papirüs gibi dergilerdeki şiirleriyle dikkat çekti. Arkadaşlarıyla birlikte 1962-1964 arasında Evrim dergisini, 1967'de de Alan 67 dergisini yayınladı. 1971'de ilk şiirlerini, Kuş Tufanı adlı şiir kitabında topladı. 1972-1974 yıllarında Yeni A dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Gazetelerde sanat sayfaları hazırladı. 1992 yılında Cumhuriyet gazetesinden emekli oldu. Köşe yazarı olarak değişik gazetelerde çalışmalarını sürdürdü.
İkinci Yeni esintisi ile başladığı şiir anlayışı, zaman içinde daha toplumsal meselelere doğru yöneldi. Kendine özgü dili ve benzetmeleriyle, baştan beri tavrını ve varlığını keskinleştiren, anlam kadar biçime de önem veren şiirler yazdı. Çarşıların, işçi kızların, pazar yerlerinin, çay evlerinin dünyasını yansıtan şair olarak tanındı. Şiirinde günlük konuşma dili içine ustaca serpiştirilmiş eski sözcükler de kullandı.
1 Aralık 2018 tarihinde akciğer kanseri tedavisi gören ve diyaliz hastası olan Durbaş, sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine Medeniyet Üniversitesi Hastanesi'nde yoğun bakıma alındıktan sonra öldü.[2] 2 Aralık 2018 tarihinde Erenköy Galip Paşa Camii'nde düzenlenen cenaze töreninin ardında Ümraniye Hekimbaşı Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Biyografi kaynak: wikipedia
Derleme: Semihat Karadağlı