Nurten B. AKSOY

27 Eyl 20204 dk.

Burası Agora Meyhanesi

En son güncellendiği tarih: Nis 27

Nurten B. AKSOY

*

Onur ŞENLİ Diye Biri

1890’da Rum bir kaptan olan Asteri, Balat çarşısında bir meyhane açar. Meyhanesine de Rumca “meydan” anlamına gelen “Agora” adını koyar. Meyhane, masa yerine kullanılan dev fıçıları ve ucuz şaraplarıyla kısa zamanda ün yapar. Ama meyhanenin adının duyulmasına ve ününün artmasına neden olan olay, yıllar sonra İzmir’de yaşanan buruk bir aşk hikayesi için yazılan bir şiir olur. Dillerden düşmeyen Agora Meyhanesi şiirini 19 yaşında kaleme alan ve pek çok şiire imza atan şair Dr. Onur Şenli, geçtiğimiz günlerde yaşama veda etti. Hem şairimizi rahmetle analım hem de geçmişte yaşanan umutsuz aşklara tercüman olan bu şiirin öyküsünü hep birlikte okuyalım

Sana bu satırları
 
bir sonbahar gecesinin
 
felç olmuş köşesinden yazıyorum
 
beş yüz mumluk ampullerin karanlığında


 
Onur Şenli 1940 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelir. İlk, 0rta ve lise eğitimini Ankara, Afyon, İstanbul ve İzmir’de tamamlar. Ege Üniversitesinde başladığı tıp eğitiminin ilk yarısını yirmi yılda, ikinci yarısını ise üç yılda tamamlayarak doktor olur, doğu illerinde yıllarca görev yapar. İzmir Namık Kemal Lisesi’nde okuduğu yıllarda dayısının yanında kalmaya başlayan Onur Şenli, Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin kurucularından olan babası Sabahattin Şenli’nin telkiniyle de musiki dersleri alır. O yıllarda güzel şiirler yazan delikanlı, aynı zamanda güzel şarkı da okur. Şarkı haline gelerek ününe ün katacak Agora Meyhanesi şiirinin ortaya çıkışını da yine bir şarkı tetikler.

Saatlerdir boşalan kadehlere
 
Şarkılarını dolduruyorum
 
Tabağımdaki her zeytin tanesine
 
Simsiyah bakışlarını koyuyorum
 
Ve kaldırıp kadehimi
 
Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum.


 
Onur Şenli bir aile dostlarının evine misafir olarak gitmeleriyle başlayan öyküyü, şöyle anlatır: 'Babam ‘Bizim oğlan çok güzel şarkı okur’ deyince ben kalkıp Selahattin Pınar’ın ‘Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek’ diye başlayan Selahattin Pınar’ın hicaz şarkısını okudum. Misafir olduğumuz aile de ortanca kızlarının sesini övdü. O kız da gözlerini benden ayırmadan ‘Seni sevmem de haksız, sevdim demem de haksız / Fakat neden insafsız, simsiyah bakışların’ tangosunu okudu. Kızın şarkıyı okurken bana bakışlarından fena halde çarpıldım. Bu tanışıklığa rağmen çok fazla görüşemedik. Hemen sonra okullar kapanınca onlar bir süreliğine başka bir kente gitti.

Burası Agora Meyhanesi
 
Burda yaşar aşkların en madarası
 
Ve en şahanesi
 
Burda saçların her teline bir galon içilir
 
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir


 
O sırada ikimizin de tanıdığı başka bir kız bana aşık olduğunu söyledi. Ben bu teklifi kabul etmedim. Ancak okullar açılıp sevdiğim kız İzmir’e döndüğünde, sanıyorum bu meseleyi öğrenerek benimle görüşmek istemedi. Ona bir mektup yazmaya karar verdim. Şaraba bulaştığım zamanlardı, sarhoş bir şekilde eve geldim ve mektuba, ‘Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum’ diye başladım. Sonra arkası geldi. Mektup bittiğinde kendi kendime ‘Bu şiir oldu yahu’ dedim.”

Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
 
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir
 
Burası Agora Meyhanesi
 
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası


 
Onur Şenli, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde okurken fakülte bünyesinde çıkarılan Neşter isimli edebiyat dergisine yayınlanmak üzere şiirler gönderir. Sevdiği kıza yazdığı şiiri, dönemin modasına uyarak İngilizce bir isimle “The Night, Wine and Love” (Gece, Şarap ve Aşk) başlığıyla dergiyi hazırlayan Oktay Dikmen’e ulaştırır. Ancak Dikmen, başlığın çok uzun olması nedeniyle mizanpajda sorun yarattığını söyleyerek şiirin içinde tekrarlanan ‘Agora Meyhanesi’ni şiire başlık yapar.

Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
 
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik
 
Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
 
Elimde değil
 
Bu da bir nevi namuslu serserilik


 
Dergi matbaaya baskıya gittiğinde aynı matbaada basılan Ege Ekspres Gazetesi’nde sanat yazıları yazan Şadan Gökovalı, tesadüfen şiiri görerek çok beğenir ve gazetedeki sayfasına taşır. Böylece şiir, Neşter Dergisinden önce gazetede yayımlanır. O dönemde elden ele dolaşan şiir, ülke çapında birçok şiir dergisinde yayınlanır. Yayınlandıktan sonra da kulaktan kulağa yayılıp dillere dolanır, genç kızların hatıra defterlerine girmeye, mısraları duvar yazısı olmaya başlar. Şiirinin bu kadar ünlü olmasına şaşıran Onur Şenli, uzun bir süre bir şiirin, şairini aşmış olmasına tepki duyar ve şiirini “şairini aşmış şiir” olarak niteler.

Dışarda hafiften bir yağmur var
 
Bu gece benim gecem
 
Kadehlerde alâim-i semaların raks ettiği
 
Gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu


 
“Şimdiki aklım olsa ‘kan tüküren mesut insanlar’ gibi arabesk laflar etmezdim” diyen Şenli o dönemde şiirine duyduğu olumsuz duygudan kendisini “Agora Meyhanesi Türk edebiyatında tezat sanatının en etkili kullanıldığı şiirlerden biridir” diyen Ataol Behramoğlu’nun kurtardığını anlatır. Şiirinde geçen “kan tüküren mesut insanlar, beş yüz mumluk ampullerin karanlığı, gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece” dizelerinde tezat sanatını yoğun biçimde kullandığını anlatır.

Cama vuran her damlada seni hatırlıyorum
 
ve sana susuzluğumu
 
birazdan şarkılar susar, kadehler boşalır
 
umutlar tükenir, mezeler biter


 
Onur Şenli, şiirde anlatılan Agora Meyhanesi’nin hayal ürünü olduğunu, o dönemde İzmir’in Agora semtindeki kokoreççi meyhanelerinden esinlenerek bu ismi kullandığını anlatır. “İçkiye bulaştığımız 1955-1960’lı yıllarda Agora semtinde kokoreççi meyhaneleri vardı. Basmane Camisinden Hatuniye Camisine giderken sağlı sollu meyhanelerdi. Ama tabelasında Agora Meyhanesi yazan bir yer yoktu. Geceleri bekçi düdüğü sonrası bu meyhanelerin kepenkleri indirilir içeride şiirler okunurdu.

Biraz sonra bir mavi ay doğar tepelerden
 
Bu sarhoş şehrin üstüne
 
Birazdan bu yağmur da diner
 
Sen bakma benim böyle delice efkarlandığıma


 
Onur Şenli, 1968’in sonlarına doğru bir arkadaşından şiirinin şarkı olarak bestelendiğini, Gönül Yazar’ın bu şarkıyı plağa okuduğunu ancak kendi ismimin hiç zikredilmediğini duyar. Hemen sonra gazetelere verilen ilanda İsmet Nedim’in bestelediği parçanın sözlerinin oyuncu Suphi Kaner’e ait olduğu yazmaktadır. Bardağı taşıran bu son olay üzerine Onur Şenli avukatları aracılığıyla hemen dava açar ve uzun süren dava sonucu müteselsil borçlu olarak Gönül Yazar, Onur Şenli’ye 66 bin lira maddi ve manevi tazminat ödemek zorunda kalır.

Mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ve
 
Yarın gelir çamaşırcı kadın
 
Her şeyden habersiz onu da yıkar
 
Sen mesut ol yeter ki ben olmasam ne çıkar


 
Çok sonraları İstanbul’da bir taksi şoföründen Agora Meyhanesi isimli bir meyhane olduğunu duyan şair, 2006 yılında bir toplantı sırasında Aysel Gürel’den Balat’ta tarihi bir Agora Meyhanesi olduğunu ancak kapandığını öğrenir. Merak edip hemen oraya gider, Komşulardan anahtarını bularak içeri girer ve içeri girince büyük şaşkınlık yaşar. Çünkü burası şiirinde anlattığım gibi sekiz köşeli bir meyhanedir. Bir köşede bulduğu tabelanın üzerindeyse 1890 yazmaktadır. Onur Şenli, varlığını bilmediği bir meyhaneyi yazmış olmasına çok şaşırır.

Dedim ya burası agora meyhanesi
 
Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer
 
Burası agora meyhanesi
 
Burası kan tüküren mesut insanların dünyası


 
O yıllarda şarkıyı duyanlar, şarkıdaki Agora Meyhanesinin burası olduğunu düşünerek Balat’taki Agora Meyhanesi’ne akın ederler. Zamanla öylesine ünlü bir mekan olur ki bu meyhane, birçok filmin meyhane sahneleri burada çekilir. Müzeyyen Senarların, Zeki Mürenlerin içli sesi eşliğinde Fikret Hakanları, Ayhan Işıkları, Sadri Alışıkları, Türkan Şorayların yanı sıra daha nice meyhane tutkunlarını ağırlar. Doktor ve şair Onur Şenli ise arkasında kitap haline gelmemiş pek çok şiir, şarkı sözü ve onurlu bir yaşam bırakarak 8 Eylül 2017 tarihinde yaşama veda eder. Kendisini saygıyla anıyoruz…

    1160
    8